Çıkarsın yurt dışına.

Bir Avrupa başkentine gidersin mesela.

Artık Londra mı olur, Paris mi onu bilemem.

Ya Gezer tozarsın

turist olarak.

Ya da yaşarsın öğrenci, gurbetçi halinle.

Beğenirsin

hayranlık duyarsın

hatta bazen iç geçirirsin.

Ama zaman ilerledikçe yüreğin de bir sızı,

ruhun da  tuhaf bir  hayal kırıklığı belirir.

Çünkü ötekileştiğini,

çaktırmadan

kibarca aşağılandığını anlarsın.

Onlara göre bilmem kaçıncı dünya insanısındır çünkü.

Sonra mevzusuyu çakarsın ki,

İnsanlığı kellesine,

kimliğine,

inançlarına göre

sıralamaya sokan

bu uygarlık,

meğer ilk 3’e bile giremezmiş.

Bir şekilde sindirirsin içine,

devam edersin serüvenine.

Bir şey vardır ki,

ne yapsan

ne etsen başa çıkamazsın.

Memleket özlemi.

Vuslat duygusu.

Burnunda tüter vatanın.

Hele birde uzun süredir uzaksan

hasletlik başka bir azaptır.

Özlersin işte.

Emin önünde balık ekmek yemeyi,

bir bardak çay yudumlarken boğazı  seyretmeyi,

galata köprüsünde oltanla balık tutmayı,

Beyoğlu istiklal de turlamayı,

Fatihte nargileyi tüttürmeyi,

Martıları, güvercinleri beslemeyi,

Kokoreci,

Tavuklu pilavı afiyetle mideye indirmeyi.

Özlersin işte.

Hırçın Karadeniz’i,

Sımsıcak Akdeniz’i,

Masmaviyi Egeyi.

Özlersin.

Mert,

delikanlı,

misafirperver Anadolu insanını özlersin.

Depreştikçe yüreğin

Ayten  Alpman’ın

O muhteşem sesi ve yorumuyla söylediği

“Memleketim”

Şarkısını dinlersin peş peşe.

Kısaca memleket başka bir şeydir.

kolay olmadı inşa etmek,

koca Osmanlı imparatorluğunun milyonlarca kare yüzölçümünden

783,562 km² düşen bu memleketi.

Zor günler geçiriyoruz.

Hem de çok zor.

Ciddi bir küresel saldırı altında bu ülke,

terör kıskacı ile içten içe çökertilmeye çalışıyor.

Ortadoğu da süren vekalet savaşında,

Ulusal güvenliğimizi tehdit edecek dayatmalara

boyun eğmemiz isteniyor.

Böylesi kaotik ve tehlikeli süreçte,

Millet olma refleksimiz her zamankinden daha güçlü olmalı.

İçeri de süren kısır döngü siyasi tartışmalar

bir tarafa bırakılmalı.

içimizdeki sorunları bir şekilde çözeriz.

Farklılıklarımızı,

muhalif olduğumuz,

kabullenmediğimiz

taraflarımızı,

demokratik ölçüler de tartışır,

ortak bir payda da elbet buluşuruz.

Lakin şuan bunun vakti değil.

Şuan geleceğimiz tehdit altında.

Hemen yanı başınıza bir bakın.

Suriye’ye .

Yaşanan insanlık trajedilerine.

Bir ulus,

bir milletin nasıl paramparça olduğuna.

Bugün o çok övdüğümüz,

o çok öykündüğümüz,

AB,

Kelle başına pazarlık yapıyor.

O çaresiz,

zavallı insanları

getto kaplarında

insanlık dışı muameleye tabi tutuyor.

Ege de,

Akdeniz de ölüme terk ediyor.

Hatta bazen kendi eliyle,

Denizin dibine gömüyor.

Ülkemiz de yaşadıkları da ortada.

Evsiz,

barksız,

sokaklar da,

köprü altlarında

yaşam mücadelesi veriyorlar.

Bu memleketi içerden hançerlerken,

Gözünün önünde bir ibretlik manzara var.

Sık sık bak.

Ve sonra iyi düşün.

Anlarsın ki.

Eksiğiyle_artısıyla,

Günahıyla_sevabıyla,

Bir başkadır senin memleketin.