Etkinlikler için davetler alıyor,  çeşitli illere gidiyorum. Halka açık konferanslar veriyor, öğrencilerle buluşuyor, söyleşiler yapıyorum. Bu fırsatları değerlendirip, farklı şehirlerin kültürel etkinliklerini takip etme imkanı buluyorum. En son Piraziz İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Ahmet Süt Bey’in davetiyle, Ordu-Giresun arasında mekik dokudum mesela. Ve bu yazıyı kaleme aldığım gün de, bir okulda yine gençlerle buluşacağım inşallah.

Bu seyahatlerimde, yaşadığım kent Kayseri ile diğer şehirlerin kültürel faaliyetlerini karşılaştırma, değerlendirme imkanı da buluyorum.

Şunu söylemem gerek ki, biz yazarlar için ülkenin ilerleyişini görme, insanların beklentilerini anlama anlamında, bu etkinlikler oldukça faydalı oluyor…

Gördüğüm kadarıyla belediyelerin en çok yaptığı kültürel faaliyetler il dışından, özellikle de İstanbul’dan meşhur yazarlar getirerek kent halkı ve gençlerle buluşturma şeklinde. Haricen yine meşhurların oynadığı bol miktarda tiyatro faaliyetleri var. Meşhur sanatçıların konserlerini ve diğerlerini saymıyorum.

Anladığım şu dostlar; bir Anadolu belediyesinin kültürel etkinliği ile diğer şehirlerin kültürel faaliyetleri arasında hiç fark yok. Hatta anlayışları bile tıpkı basım desem, inanın abartı olmaz. Bir belediye ne tür etkinlik yapıyorsa, kimle bağlantı kuruyor, kimi davet ediyorsa, yaptığı işte ne fayda güdüyorsa, diğerleri de aynı. Gördüğüm kadarıyla belediyelerin ilgili daire başkanlıkları aralarında bir havuz oluşturmuşlar ve yaptıkları etkinlik bilgilerini o havuza atıp, paylaşıyorlar.

Kısa vadede, günübirlik, şova dönük etkinlikler için bu iyi bir çözüm olabilir. Bu havuz işini akledeni tebrik ediyorum.

Peki, lakin, “devasa bütçeli belediyeler sadece bunu mu yapar?” diye düşünmekten de kendimi alamıyorum.  Yani, il dışından yazar getirmek, şehre tiyatro davet etmek, meşhur sanatçılara konser verdirmek mi tüm çapları? Başka kaygılarınız, projeleriniz yok mu sizin? Mesela, o şehrin yetiştirdiği kültür insanlarından, sanatçılarından faydalanmak gibi bir düşünceniz olmaz mı? Önce onları değerlendirmek gibi bir derdiniz yok mu sizin? Hep mi gözünüz İstanbul’da olur? Anadolu’da yaşadığınız halde, sizler de mi Anadolu’yu, ürettiklerini küçümsersiniz?

İki farklı şehrin belediyesinin kültürel etkinlikler için yayımladığı kitapçıklara bakın ve karşılaştırın Allah aşkına. Hatta google amcaya sorun, o size söyleyecektir. İnanınki faaliyetler birbirlerinin renkli fotokopileri gibi…

Bir fikrim var öyleyse; gelin, şehirlerin kültür ve sosyal işler daire başkanlıklarını lağvedelim mesela. Ankara’ya bir birim kuralım, belediyelerin kültür bütçelerini de oraya aktaralım, daire başkanlıklarını da kültür müdürleri(ki, o da ayrı bir garabet) şekline çevirelim, öyle çalışsınlar. Madem özgün, şehrin yapısına uygun, nitelikli, içeriği dolu proje üretemeyecek, o şehirlerin zenginliklerini, sanatçılarını, kültür insanlarını değerlendirmeyecekler, sorarım size, o zaman sıradan bir daire amiri ile, daire başkanının arasında ne fark var Allah aşkına?

“Derseniz ki, değerli hocam, o zaman siz yardımcı olun onlara. Madem Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şube Başkanısınız, danışmanlık yapın.”

Doğru bir tespit. Lakin, zaman zaman yetkililerle bir araya geldiğimizde değişik, zengin, farklı, yerli projelere sunuyoruz zaten onlara. Çevrem bilir ki, ben, öncelikle yaşadığım şehrin zenginliklerinin değerlendirilmesi taraftarıyımdır. Ardından il dışından yararlanma yoluna giderim ancak. İl dışından davet ettiğim düşünce insanlarının yanına mutlaka Kayseri’mizin kültür ve sanat insanlarını da ekler, karşılıklı alış verişi sağlamaya çalışırım.

Değerli dostlar, siz de bilirsiniz ki bu işler bir çap, hissiyat ve dert meselesidir.  Siz ne kadar nitelikli, özgün, zengin, yerli proje üretirseniz üretin, karşınızdaki muhatabınızın böyle bir derdi yoksa, sizin gibi hissiyat sahibi değilse, popülist projeler peşindeyse, derdi belediye başkanının gözüne girmek ve koltuğunu korumaksa, çabanız beyhudedir. Yorulduğunuz yanınıza kar kalır, afedersiniz, götünüzün üzerine oturur kalırsınız.

Bir avuç para döküp(ki, para muhteremlerin cebinden çıksa inanın kuruşuna kıyamaz) şehre meşhur sanatçı getirmek, tanınmış tiyatrocuları davet etmek, yine meşhur sanatçılara konserler verdirmek işin en kolay, en çabası az, en basit işidir. İnanın bana, sıradan bir kültür derneği bile bunu yapabilir. Hatta kimi dernekler yapıyor bile bu etkinliği.  O zaman şunu anlıyorum ki ben, yapmış oldukları faaliyetlerle kültür daire başkanlıklarının sıradan bir dernekten hiç bir farkları yok. Varsa bile farkları, derneklerin bunu beş parasız yapmaları, belediyelerin ise devasa paralara aktararak gerçekleştirmesidir, ötesi yok.

Biliyorum, bu yazımda sonra kimileri bana kızacak, “hocam, bunlar uluorta konuşulacak şeyler mi?” diye uyaracak. Lakin, inanın bana uyara uyara, gerçekleri göstere göstere dilimizde tüy bitti. Bıçak kemiğe dayanmasa yazmadım.

Şunu belirteyim ki, gördüğüm yanlışları  yazmaya da devam edeceğim inşallah.