Her konuşmaya başlayan hatip uzun cümleler kurarak işe başlıyor. Anlaşılmayan birçok kelimelerle içini dolduruyor.
Özel kurumların reklamlarına hayretle ve üzülerek bakıyorum. Ne büyük vaatlerle, çok iddialı büyük sözlerle dolu. Gerçekten bu yazılanları ve söylenenleri yapabiliyor musunuz? Sorusuna doyurucu cevap yok. Sadece kem küm ediliyor.
Eğer bu reklamlarda ve broşürlerde yazanlar yapılsa eğitimde çağ değil çağlar atlarız. Büyük laflar ediliyor ama küçük işler dahi yapıl/a/mıyor.
Bizim tarihimizde roman geleneği çok zayıftır. Romanda küçük bir olay abartılarak sayfalarca anlatır. Bu yüzden bol laf ve bol yalan devreye girer. Hâlbuki bizim genetik kodlarımızda her şeyin kısası ve özü esastır. Bu yüzden sözlü geleneğimiz gelişmiştir. Roman dilini ve roman abartısına pek rastlanmaz. Kısa hikâyeler ve şiirler, koşmalar bizde daha yaygındır.
Bir özlü sözümüz sayfalarca kitaba bedel olur. Hem akılda daha çabuk kalır, basit ve özdür, hem de şiirsel bir tadı vardır. Söyleyende zevk alır, dinleyende. Kocaman dağları küçücük bir kibrit kutusuna yerleştirir.
Bu genetik kodumuza uyan anlatım tarzını eğitim ve öğretimde de kullanmak zorundayız. Her şey basit ve kısa öz anlatımlarla gerçekleşmeli.
Yazara gazete için bir yazı yazmaları istenir. Yazarımız; “Kısa mı, yazayım yoksa uzun mu?” olsun der. Yazıyı isteyen; “Fark etmez” deyince; “Olur mu öyle şey? Uzun yazarsam beş lira, kısa yazarsam on beş lira alırım.” der.
Büyük sözler ve büyük laflar, dolambaçlı uzun cümleler muhatabında olumlu etkiyi meydana getirmiyor. Abartı insanlarda olumsuz duygular uyandırıyor. Hâlbuki bunun yerine kısa ve öz, çok basit cümleler kurmalıyız. Böylece iletişim hataları da ortadan kalkmış olur, meramımızı tam ve doğru olarak anlatırız. Dinleyen de tam ve doğru olarak anlar, mesajımız anlaşılır.
Sahabe kiram efendilerimiz Peygamber(S.A.V) Efendimize gelerek; “ya Resulullah bize nasihat et” deyince; “namazını kıl ve dost doğru ol” diye buyuruyor.
Mesaj açık net. Anlaşılır. Tekrarlamaya gerek yok. Ve çok basit. Yoruma, yorumlamaya gerek kalmadan, her kesimin anlayabileceği kadar net. Mesaj öz ve net olunca alıcının bunu alması da net oluyor. İletişim tam ve doğru olarak algılanıyor.
Bu köklü medeniyetin mensubu olan bizlerde net ve az sözle büyük işleri yaptırabilecek bir dil kullanmak zorundayız. Küçük sözlerle büyük heyecan dalgaları meydana getirmeliyiz. Sözcükleri eğmeden ve bükmeden.
Eğitim ve öğretim hayatımızda bu çağda eğitimcilerin dikkat etmesi gereken ana unsur çağ gençliği daha narsist, daha sabırsız, daha egoist, daha eringeç, dinlemeye yetisi gelişmemiş, yazma eğilimi hiç yok. Merhaba derken bile erdiğinden “mrb” selam verirken “slm” diyecek kadar eringeç ve kelime hazinesi de bir o kadar sığ ve dar.
Ders anlatımda kurulan cümleler üç beş kelimeyi geçmemeli ve tane tane anlatılmalıdır. Bu anlatım esnasında öğretmen öğrencilerini tanımak, bilmek zorundadır. Muhatabınızı baştan tanımanız ne tür cümleleri kuracağınızı belirleyecektir. Muhatabınızı tanımadan kuracağız devrik cümleler ortamın etkisinden dolayı bozulan zeminde maya tutmayacaktır. Maya tutması için zemin temiz olması gerekir. Ekşimiş süt niye maya tutmaz. Çünkü süt maya tutacak zemini kaybetmiştir. Maya bu zeminde görevini yerine getiremez.
Eğitim öğretim ortamlarındaki zeminler kaymıştır, bu zemini tekrar işler hale getirebilmek için vereceğimiz gayret ve çabalarda küçük dokunuşlara ihtiyaç vardır. Bu küçük dokunuşlar büyük yankılar oluşturacaktır. Özlü ve basit sözler ise büyük etki yapacaktır. Küçük dokunuşlarla büyük heyecan dalgaları oluşturmak mümkün.