Atı ve iti tanıyan milletler, baktıkları izin ata mı yoksa ite mi ait olduğu konusunda tereddüt yaşamamıştır…

 

At; tek tırnaklı, otçul ve memeli bir binek hayvanıdır. İnsanoğlunun evcilleştirdiği ilk hayvan olduğu söylenir. Erkeğine aygır, dişisine kısrak denir. Toynak denilen geniş tabanlı, tek parça olan tırnağı üzerine basarak yürür. Zorlu zeminlerde yol alabilmesi için tırnaklarına nal çakılır. Bölgesel olarak değişiklik gösteren birçok türü vardır.

İt; etçil bir memeli hayvan türüdür. Yırtıcı bir hayvan olan it ya da diğer adıyla köpek, rivayetlere göre on iki bin yıldan beridir insanoğlu ile beraber yaşamaktadır. Dört yüzden fazla türü olduğu tespit edilmiştir. Ayaklarının altında pençeleri vardır. Pençesinde ise beş adet tırnak bulunur. Tırnaklardan geride olan daha büyüktür ve vücut ağırlığını taşır. Ayağın ön tarafını çevrelemiş dört küçük tırnak, avı yakalamak ve parçalamak için kullanılır.

Türkler de dâhil olmak üzere birçok millet çok uzun zamanlar boyunca günlük hayatlarında atları kullanmışlardır. Yine Türkler başta olmak üzere at kullanan birçok millet, atın yanında ya da arkasında yürüyen bir it bulundurmuştur. Haliyle at ile itin birlikte yürümesi çok eskiden beridir hayatın bir parçası haline gelmiştir. Bu birlikteliğin sonucu olarak da at izi ile it izi hep yan yana düşmüştür.

Atı ve iti tanıyan milletler, baktıkları izin ata mı yoksa ite mi ait olduğu konusunda tereddüt yaşamamıştır. Bu iki izi birbirinden temyiz etmek için herhangi bir ihtisasa da ihtiyaç duymamışlardır. Hatta çölde, bozkırda ya da ormanda iz süren uzman kişiler, atın bıraktığı izden hareketle cinsini, cinsiyetini, ağırlığını ve izi kaç vakit evvel bıraktığını tespit edebilmiştir. Aynı durum itin izine bakan mütehassıs iz sürücüler için de söz konusudur.

Normal şartlarda at izi ile it izi birbirine karışmaz. Ancak fitne zamanlarında her şeyin birbiri ile karıştırılıp kargaşa ve tereddüt ortamı oluşturulduğundan bütün izlerin birbirine karıştığı gibi at ile itin izlerini tefrik edip tanımak da mümkün olmaz. Bu sebeple fitne zamanında insanların karar verirken azami derecede dikkatli ve itinalı olmaları elzemdir. Fitne ortamını bahane edip adaletten uzaklaşmak da insaf ehline yaraşmaz. İzler birbirine karıştırıldı diye at olduğu herkes tarafından malum olanın önüne et konulmaz. İte yük yüklenmez. Tabiatı zorlanırsa atın ısırdığı, itin teptiği vakidir. At ısırdı diye it, it tepti diye at olmaz. Atın kulaklarına bakıp itin bir türü ile benzerlik kurulup boynuna tasma takılmaz. İtin kuyruğuna bakıp sırtına semer vurulmaz.

Ağır ceza hâkiminin uyuşturucu kuryesi olarak yakalanıp tutuklandığı, general olmuş zevatın kendi vatandaşını öldürdüğü, silah sanayinin müdürünün düşmana silah projesi satarken yakalandığı, terörle mücadele edecek olan emniyet amirinin terörist olduğu, teröristleri yargılayıp beraat ettiren ya da hapse atan hâkimin de terörist olduğunun anlaşıldığı, genelkurmay başkanının bir metre yakınında duran yarbayın tutuklandığı, tutuklananların salındığı, salınanların tekrar tutuklandığı, açığa alınanların ihraç edildiği, ihraç edilenlerin tekrar göreve başladığı bir ortamda evvela karar merci olanların çok dikkat etmeleri gerekir. Çünkü vaziyet fitne halidir. O yüzden şüpheler üzerinden hüküm vermekten kaçınarak, maddi deliller üzerinden hareket etmelidir. İnsanlardan masum olduklarını ispatı beklenmemeli, suçlu iseler bunun delilleri ortaya konulmalıdır. Ceza vermenin adaletin bir tecellisi olduğu gibi masum olana haklarını teslim etmenin de adalet olduğu unutulmamalıdır.

Aksi takdirde fitne çıksın diye elinde kibrit-benzin bekleyen güruhlara gün doğar. Masum olduğu halde haksızlığa uğrayan insanlar mazlum olur. Mazlumların duaları ile bunca ihanete ve tuzağa karşı durabilen kadrolar için en büyük zaaf, mazlumların duasından mahrum olmaktır. Zalimler geride zulme dair derin izler bırakırlar. Mazlumları tanımak için ize gerek yoktur. Geçmişlerine bakmak yeterlidir…