Gökkuşağı altında düşlediğim ne varsa hepsi tam griye boyanacakken korona virüs çıkageldi! Düşlerimden en önemlisi ise dünyanın en temel sorunlarından olan besin paylaşımının yapılamaması idi. Ya da yanlış yöntemlerle yapılması idi.

Aslında “Sizi rahatsız etmeye geldim” diyen Ali Şeriati gibi ben de konforunuzu bozmaya geldim. Çünkü korona virüs musibeti çıkmayana kadar günümüz insanının kendi normatif ve inanç sistemine bu denli aykırı davranmasını anlatamıyorduk. Ve şunu da biliyoruz; kendi günahlarımızla değil, başkalarının günahlarına kayıtsız kalışımızla “sanık” olacağız.

Şükür ki değişim süreci başladı. Bundan seneler önce bir hevesle yola çıktığımız “Kardeşlik Seferberliği” dayanışmasını bugüne kadar kanlı canlı bu denli net görememiştik. Yaşadığımız modernleşme sürecine bir tepkiydi belki bizim bu dayanışmamız. Çünkü dünya bir başkasının hayatına uzak kalacağımız kadar büyük değil.

Demiştik ki; diyanet, camiler ve imamlar “Kardeşlik Seferberliği”nin öncüleri olsun. Çünkü dinin sosyal boyutu yıllarca ülkemizde yok edilmek istendi. Din kavramı sadece ibadet ile sınırlı bir olgu haline gelmeye başladı. Din görevlileri sosyal hayatta aktif olarak fazla rol alamadılar. Ülkemizdeki kriz ile birlikte din adamları dini hizmetlerin dışında sosyal hayatta rol almaya başladı. Korona virüse karşı “Çağdaş Avrupa” dua seansları düzenlerken bizim din görevlilerimiz “Kardeşlik Seferberliği” ile mahalledeki ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını gidererek, hastalığın getirdiği korkunun yaralarını sarmaya çalışıyorlar.

Türkiye Diyanet Vakfı tüm bunları yaparken hayata katılma ve hayatını değiştirmek için fırsatlar arayan gençleri de sisteme dahil ederek iyilik seferberliğini yaymaya devam ediyor. Şunu görüyoruz; siyasi partilerin gençlik kolları, çeşitli STK’ların gençlik birimleri “Kardeşlik Seferberliği” adı altında ihtiyaç sahiplerinin kapılarını aşındırmakta ve yardım etmek için birbirleriyle yarışmakta. Duvarları konservelerle, makarnalarla kurulan hapishanelerde her gün ihtiyaç sahiplerini Allah’a havale etmekten başka silahlarımızda varmış değil mi?

Evet ağzımızın tadı bozuldu. Bu krizi bir ilahi mesaj olarak algılamalı ve gereğini yapmalıyız. Kriz sebebiyle işten çıkartılan, evine ekmek götüremeyen, kirasını ödeyemeyen ve ciddi sıkıntılar yaşayanların yanında imkanımız dahilinde olmalıyız. Yanımızdan başlamak kaydı ile kolu komşu ne halde sorgulamalı ve elden geldiğince gereğini yapmalıyız.