Bayramın ardından, bayramın yüreğimize kurdurmuş olduğu kurbiyetin aydınlığında, şu aziz islam coğrafyasında, şahit olduğumuz acı olaylara bakarak söyleyecek sözlerimiz vardır.
Hatta şu yeryüzünü tüketim toplumu haline getirerek köleleştiren yeryüzü müstekbirlerinin cürmüne ve insanlığın derdine söylenecek sözlerimiz vardır.
Biz Müslümanlar dışında insanlığa ‘söz’ söyleyebilecek, insanlığın derdine derman olabilecek hiç bir ümit kaynağı kalmamıştır.
Yeryüzü müstekbirlerinin aziz İslamı itibarsızlaştırmak için aziz islamın çocuklarına kurdurdukları terör örgütleriyle birbirini kırdıran fitne ve fesadına bakarak manipüle olmuş kimi çevreler bu bizim iddiamızla dalga geçebilir.
Vefakat yeryüzü müstekbirlerinin zihinlerini iğdiş ettiği mankurtların bu dalgası hakikati değiştirmez.
Hakikat odur ki, yeryüzünün mazlumları biz müslümanlarız.
Yeryüzü müstekbirlerinin bütün hesapları bizim üzerimizde dönüp durmaktadır. Bütün hesaplar, stratejiler aziz islam milletinin manipülasyonu ve islam coğrafyasının kaotik ve anarşik bir ortama mahküm ederek daha küçük parçalara ayrılmasına yöneliktir.
Bütün hesaplar İslamın uzvu olan kavimlerin, etnik kökenlerin manipülasyonlara uğratarak sürekli bir çatışma içinde tutabilmeye yöneliktir.
PKK, DHKP-C, DEAŞ vs. tüm illegal örgütler bu yeryüzü müstekbirlerinin hesapları ve stratejilerinin bir neticesi olarak ortaya çıkmıştır.
Bu topraklara enjekte ettikleri sağ/sol ideolojilerin kurbanları olan nesillere, İşte İslam denilerek, kötü örnek teşkil etsin diye islam coğrafyasında icat ettikleri bir çok devlet ve örgütler üzerinden ‘Aziz İslam’ itibarsızlaştırılmaktadır.
Aslında yeryüzü müstekbirlerinin bu itibarsızlaştırması, bütün hesapları ve yeryüzünde yalnızca müslümanların mazlum olması, akıl sahipleri için aziz İslamdan gayri insanlığın derdine derman bir şeyin olmadığına bir kanıttır.
Biz Müslümanlar, yeryüzü müstekbirlerine, ingiliz, amerikalı, alman, fransız, rus, çin vs. mensup oldukları kavimlerden dolayı bir düşmanlık besliyor değiliz. Hangi kavimden olursa olsun, hangi topluma mensup olurlarsa olsunlar biz Müslümanlar onların bütün bir yeryüzünü tüketim toplumun birer tasmalı kölesi haline getiren Fravunluklarından dolayı düşmanız.
Biz, aziz İslam kandilinin mişkatı (kandilin konulduğu kovuk) konumundaki, ne doğuya ve ne de batıya ait olmayan Anadolunun çocukları, PKK, DHKP-C, DEAŞ vs. gibi yeryüzü müstekbirlerinin kurdurdukları legal/illegal örgütlerin kurbanı çocuklara bakarken onların iğdiş edilmiş zihinlerinin üzerinden yada paradoksundan bakmamaktayız.
Bu Anadolu üzerinde, çeşitli kavmi hamasetlerle farklı etnik kökenlerden iğdiş edilerek üretilen ideoloji mensupları, namusuzlar, hırsızlar, katiller, fikir fahişeleri vs bütünü gökten zenbille inmiş değildir.
Bunlarda bu toprakların analarının doğurduğu insanlardır.
Bunların hastalanmasının, bunların kurban olarak yine birbirine, bu vatana karşı düşman yapılmasında hepimizin bir kabahatı bulunmaktadır.
Şimdi Anadolumuzun özüne evrilen Devletinin, bu aziz yurdun bütünlüğünü ve güvenliğini korumak adına, kangrene dönüşmüş, kesmekten başka çaresi kalmamış, terör örgütlerine karşı mücadelesini, azmini akamete uğratmadan herhangi bir kavmin hamasetiyle değil, herkesi kucaklayan bir gönülle yürütmesi gerekmektedir.
Medinemizden mülhem Anadolumuzun tekrar Yesribe dönüşmemesi için, Milletimizin ve onun bir organizasyonu olan Devletimizin bu gönül ve bilinçle hareketemesi gerekmektedir.
Ve şükürler olsun ki, her türlü enformatik manipülasyonlara rağmen bu gönül ve bilinci görüyor ve şükrediyoruz.
Varlık bekamızın önünde bir sırat köprüsü gibi duran, şu seçimler arefesinde,
Aziz islamın birer uzvu olan, Türklerin/Kürtlerin/Çerkeslerin vs. tüm Anadolu halklarının yüksek sesle bu gönül diliyle ve bu bilinçle konuşması ve birbirini kucaklaması gerekir vesselam.