Üsküdarlı Sıdıka Hanım’ın torunu Aliya, bir İstanbullu kadar bu toprakların çocuğu olup bizden biridir. Üç beş asır önce dünyaya gelmiş olsaydı, o bölgeden gelip Osmanlı sadaret makamına oturmuş Sokollu Mehmed Paşa, Damat İbrahim Paşa, Hersekzade Paşa ve diğerleri gibi dirayetli yöneticiler arasında yer alacaktı. Ya da bilgeliğini öne çıkaracak olursak, İstanbul medreselerinde temayüz etmiş büyük bir müderris, adaletli bir kadı ya da meşhur bir şeyhülislam olacaktı. Belki bir de divan tertib ederek Bosnalı Sabir ve Mostarlı Derviş Paşa gibi ya da Priştineli Mesıhı ve Hayali Bey gibi eski şiirimizin ustalarından biri olarak tarihe geçecekti. (1)

Muhammed İkbal, Mehmet Âkif ve Aliya’nın ortak özelliği; yok oluş sürecinde varoluş mücadelesi veren aynı ümmete mensup üç milletin sembol şahsiyetleri olmalarıdır. Muhammed İkbal Pakistan’ın, Mehmet Âkif Türkiye’nin, İzetbegoviç ise Bosna’nın unutulmaz büyük simalarıdır. Aliya İzetbegoviç tek kelimeyle Bosna’yı Bosna yapan ruhun kendisine yansıdığı simadır. Aliya, İslam’ın nasıl bir halkın vicdanı ve dili olabileceğinin ve Müslüman milletler için İslam’ın ne anlam ifade ettiğinin parlak bir göstergesidir. Bu idrak, küresel topyekûn saldırı karşısında tutunacağımız dalın ne olduğunu göstermekte ve bize gelecek perspektifi sunmaktadır. İşte bu yüzden Aliya İzetbegoviç üzerine yeniden düşünmek bize çok şey kazandıracaktır.(2)

İSLAM’IN ÇAĞLAR ÜSTÜ DEĞERLERİNİ BELAGATLE İFADE EDEBİLMEK

İnsanlığın ezelî ve ebedî hayat nizamı olan İslam’ın hakikatlerini derinden kavradığı şahsiyetli duruşundan, ilkeli hayat tarzından ve derin fikirlerinden anlaşılan Aliya’dan iktibas edeceğimiz birkaç vecize bile onun ne denli müstakim bir tasavvura sahip muhlis ve muslih bir örnek Müslüman olduğunu göstermeye yeter de artar:

İslam Deklarasyonu başlıklı kitabı yazdığı için yargılandığı ‘1983 Saraybosna İslamcılık Davası’nda Sosyalist Yugoslavya Cumhuriyeti yargıçlarına verdiği cevabında:

“Ben bir Müslümanım ve öyle de kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da böyle hissedeceğim. Çünkü; İslam, benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı; dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek vaadinin ya da umudunun, onlar için onurlu ve özgür bir hayatın, kısacası; benim inancıma göre uğrunda yaşamaya değer olan her şeyin diğer adıdır.”

“Dünya üzerindeki Müslümanların vaziyetini düşündüğümde ilk sorum hep şu olur: Acaba hak ettiğimiz kaderi mi yaşıyoruz, acaba vaziyetimiz ve mağlubiyetlerimiz konusunda daima başkaları mı suçlu? Eğer biz suçluysak -ki ben böyle olduğu kanaatindeyim- yapmamız gereken neyi yapmadık, yahut yapmamamız gereken neyi yaptık? Bana göre bunlar, bizim imrenilmeyecek vaziyetimizle ilgili iki kaçınılmaz sorudur.”

Özgürlüğe Kaçışım: Zindandan Notlar isimli eserinde 1940. notta Aliya temel zaaf noktamızı şu sözüyle tesbit etmiştir:

“Ben olsam, Müslüman Doğu’daki tüm mekteplere ‘eleştirel düşünme’ dersleri koyardım. Batı’nın aksine Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafının kaynağı budur.”

“İnsanlar daima bir şeyler kutluyor, ayin yapıyorlar. Kutlama yapılmaksızın duramazlar. Sâni’ Teâlâ’ya ibadet etmezlerse, O’nun eserine ibadet ederler. Hâlık Teâlâ’ya secde etmezlerse mahlukâta secde ederler. Tüm fark budur, ama bu esaslı bir farktır.”

“Kaybedenlere karşı duyduğumuz sempati asla aklımızdan kaynaklanmamaktadır. Bu sadece öldükten sonra anlayabileceğimiz, yani bu dünyaya ait olmayan bir duygudur.”

“Hayat; inanan ve salih ameller işleyenler dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur.”

“İslam, korkakların değil cesur ve atılgan Müslümanların omuzları üzerinde yükselecektir.”

“Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi ‘Müslüman’ olarak düşünmeye başlayın.”

“İktidara gelirseniz hâl ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin. Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlâk kurallarına uyun. Unutmayın ki, sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes er ya da geç, önce milletin ve nihayet Allah’ın önünde hesap verecektir.”

Müslüman komutan Aliya ordusunu “es-Selâmu Aleykum” diyerek selamlaması, tek ağızdan ordunun verdiği “Ve Aleykum Selam” cevabının ardından yaverinin “Tekbîr” komutuyla “Allâhu Ekber” nidalarıyla (3) yeri göğü inleten İslam’ın askerlerine şu nasihatleri, bilge önderin İslam’ın ruhunu ne kadar derinden kavradığının göstergesi olarak yeter:

“Sevgili askerler! Emrinizde olanlara söyleyin, savunmasız insanlara zulmetmesinler. Ancak halkın ordusu olduğumuzda ve insanlar bizden korkmadığında muzaffer olabiliriz. İnsanlarını tehdit eden bir ordu sefildir. Bütün gücünüzün kaynağı halkınızdır. Yiyeceğimiz ve içeceğimiz tıpkı bir bitki gibi halkımız tarafından karşılanıyor. Halkımızın ordumuzdan korkmadığından emin olun. Böylece yenilmez olacağız. Eğer adalet ve merhametle halkımızı yanımıza çekersek dünyanın bütün şeytanları toplansa da bizi yenemez. Ayrıca halkınızdan şüphelenmek yerine onlara inanın. Sizin emrinizde asker olan bir gencin ailesinin her şeyi olduğunu asla unutmayın ve onların hayatlarına değer verin. Bizler özgürlük için mücadele eden ve kimseden nefret etmeyen bir halkız. Kısmen cesaretimiz, kısmen de bilgeliğimiz ve iyiliğe yönelimimizle amacımıza ulaşacağız. Tüm acı tecrübelere rağmen insanlardan nefret etmeyeceğiz. Her şeyin güzel sonuçlanacağı ve bu cehennemden bir çıkış olduğuna dair beslediğim ümitlerin nedeni budur…” (Konuşmalar).

140 bin insanı katledilmiş, 50 bin kadını kirletilmiş, ülkesi 2,5 milyon mülteci vermiş olmasına rağmen, Rasulullah’ın (s) izinden ayrılmayan bilge önderin, ordusunu “selam” üzere kurduğunu gösteren bu konuşma, adeta hayatı her alanıyla selamlıyordu.(4)

ALİYA’NIN DERİNLİKLİ ESERLERİNDEN İSTİFADE EDEBİLMEK

Yaklaşık yirmi yıldır eserleri farklı mütercimler tarafından Türkçeye kazandırılmış olan Aliya İzetbegoviç’in halen tedavülde olan ve rahat erişilebilen kitapları şunlardır:

1) İslam Deklarasyonu, 7. Baskı, Fide Yayınları, İstanbul 2014, 101 s.

“Hedefimiz; Müslümanların İslamlaşması, sloganımız; inanmak ve mücadele etmek.” diyen Aliya İzetbegoviç, “İslam Deklarasyonu”nu şu ifadelerle ilan ediyordu:

“Bugün kamuoyuna sunduğumuz bildiri, yabancılara ve şüphe içinde olanlara, İslam’ın şu veya bu sistemin, şu veya bu düşünce grubunun üzerindeki üstünlüğünü ispatlayacak bir metin değildir. Bu bildiri, hangi tarafta olduklarını apaçık bir biçimde kalplerinde hisseden ve nereye ait olduklarını bilen Müslümanlara yöneliktir. Bu gibi insanlar için bu bildiri, onların sevgisi ve aidiyetinin ne gibi görevler yüklediği hakkında gerekli sonuçların çıkarılması için bir çağrıdır.”

2) İslamî Yeniden Doğuşun Sorunları, Çeviren: Dr. Rahman Ademi, Fide Yayınları, İstanbul 2010, 184 s.

İslam’ı; iman etmek ve salih amel işlemek olarak tanımlayan bu esere göre namaz, oruç, zekât ve hac ibadetleri, eğer insanın ruhu Allah’a imanla doluysa ve davranışlarında iyiliği esas alıyorsa İslam’a aittir. Şayet bu iki vasfı yoksa, bu ibadetler de diğer bütün boş inançlar gibi anlamsızdırlar.

Aliya’nın Türkçeye farklı çevirileri yapılan bazı eserlerinin bir başka eseriyle birlikte basılmış nüshaları da mevcuttur. Mesela;

*İslam Deklarasyonu ve İslamî Yeniden Doğuşun Sorunları, 2. Baskı, Fide Yayınları, İstanbul 2007, 216 s.

*Özgürlük Mücadelesi ve İslamî Yeniden Doğuşun Sorunları, Hazırlayan ve katkı yapanlar: Mahmut Hakkı Akın, Faruk Karaarslan, Ümit Aktaş, Malatya Kültür A.Ş. Yayını, Malatya 2016, 344 s.

3) Doğu ve Batı Arasında İslam, Çeviren: Salih Şaban, Klasik Yayınları, İstanbul 2015, 368 s.

Türkçeye farklı çevirileri yapılan ve çeşitli yayıncılar tarafından neşredilen, özgün adıyla “İslam İzmeu İstoka i Zapada” hakkında şu değerlendirmeler yapılmıştır:

Robin Woodsworth Carisen: Çağdaş dünya, uzun zamandır süregelen ve sonu kestirilemeyen kesif bir ideolojik çatışmanın sahnesidir. Hepimiz bir şekilde bu çatışmalarla yüz yüzeyiz. Bu mücadele İçinde acaba İslâm’ın yeri neresidir? Bugünkü dünyayı şekillendiren süreçlerde İslam’ın rolü nedir? Eser, tüm bu konuları geniş bir entelektüel ufuk içinde ele alıp cevaplandırmayı amaçlamaktadır.

Tarık Kurayşi: Avrupa yüzyıllardır İslam’dan faydalanıyor, çoğunlukla da onay almadan ve karşılığında hiçbir şey vermeden. Şimdi, Doğu-Batı Arasında İslâm’ın yayımlanmasıyla İslam’a borcunu ödemeye başladı. Rasyonel, fakat duygulara hakaret etmiyor, bedeni kötülemeden ruhu yüceltiyor. Ancak onu bir sınır taşı olarak ayrı tutan şey, tüm soylu fikirlerin doğasında bulunan bir tarzda ifade edilen doğaüstü bilgeliğidir. Şüphesiz, onun çağrısı zamanının ötesine geçecek, çünkü hayatı içine alıyor.

S. Balic’in; “Aliya kendi rotasını çiziyor; cüretkâr ama büyüleyici” diyerek tavsif ettiği eser hakkında Prof. İsmail R. Al-Faruqi; “Bir başyapıt; zaman, içindekileri teyit edecek” tesbitini yapmıştır.

4) Özgürlüğe Kaçışım: Zindandan Notlar, Klasik Yayınları, İstanbul 2015, 416 s.

Aliya’nın bilge kişiliğinin billurlaştırdığı düşünce yoğunluklu metinlerinden oluşan bu eserdeki kısa fakat yoğun ve çarpıcı notların fikrî derinliği, onun tarih kurucu kişiliğinin entelektüel boyutu hakkında zengin ipuçları sunmaktadır.

Aliya’nın Müslüman Boşnak toplumunun ait olduğu medeniyetin yeniden diriltilmesi uğruna verdiği mücadele dolayısıyla yaşamak zorunda bırakıldığı uzun hapis yıllarında kaleme aldığı felsefî notlardan oluşan Özgürlüğe Kaçışım, aynı zamanda çağdaş İslâm düşüncesinin en parlak ürünlerinden birisi olarak karşımızda duruyor. ‘Hayat’, ‘varlık’, ‘din’, ‘ölümsüzlük’, ‘özgürlük’ gibi insanoğlunun en temel varoluşsal sorunlarına ilişkin felsefi çözümlemelerini içeren bu eserinde Aliya; Müslüman kimliği ile evrensel ölçekte fikir geliştiren bir filozof olarak düşünce iklimimizi zenginleştiriyor, bizi daha çok düşünmeye davet ediyor.

5) Konuşmalar, 18. Baskı, Klasik Yayınları, İstanbul 2015, 272 s.

Aliya’nın çok farklı ortamlarda yaptığı konuşmalardan oluşan bu eser, bir lider ve düşünür olarak Aliya’nın anlaşılmasına önemli bir katkı yapmakla kalmamakta, yirminci yüzyılın sonunda yaşanan insanlık trajedisinin ve bunun sorumlusu olan bir ‘dünya sistemi’nin doğru okunmasına da hizmet etmektedir.

6) Köle Olmayacağız, 2. Baskı, Fide Yayınları, 2012, 287 s.

Bilge devlet adamı Aliya’nın gerek Bosna Hersek, gerekse tüm İslâm dünyası ile ilgili temel sorunlar ve çözümlerine ilişkin “bilgi ve hikmet” penceresinden baktığı görüş ve düşünceleri yer aldığı eser; muhtelif zaman ve zeminlerde yapılmış konuşmalar ile medeniyet konularında kaleme alınmış makalelerden oluşmaktadır.

7) Tarihe Tanıklığım, Çevirenler: Ahmet Demirhan, Alev Erkilet, Hanife Öz, 9. Baskı, Klasik Yayınları, İstanbul 2014, 624 s.

Aliya’nın bu otobiyografisi, onu herhangi bir özgürlük savaşçısından ayıran çok yönlü lider kişiliğini ve öz değerlerin entelektüel ve siyasi alanda yeniden ihyasına adanmış bir ömrün yansımalarından ibarettir.

Rabbim cennette mekânını adı gibi âlî eylesin. Bizleri de onun yüce şahsiyetinden ve engin fikirlerinden mustefîd olan salih ve muslih kullarından olmaya muvaffak etsin.

 

Kaynakça

1) Hüseyin Yorulmaz, Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç, Hat Yayınevi, İstanbul 2015, 400 s.

2) R. İhsan Eliaçık, Aliya İzzetbegoviç: Yenilikçi, Tekin Yayınevi, İstanbul 2016, 120 s.

3) , 19.10.2016.

4) , 19.10.2016.