Karadeniz Bölgesi’nde aile şirketlerinin ömrü 25 yıllık Türkiye ortalamasının altında ölçülmüş.
Şirketlerin ömrü ikinci kuşağa geçerken yarı yarıya düşerken, üçüncü kuşağa geçişte ise neredeyse tamamen tükeniyor.
Türkiye’deki şirketlerin yüzde 95 gibi önemli bir kısmı aile şirketi olarak kuruluyor, ikinci kuşakta aile şirketi oranı yüzde 50’ye, üçüncü kuşak aile şirketi oranı ise yüzde 3’e düşüyor.
Bu şirketlerin 25 yıl gibi kısa bir zamanda eriyip tükenmelerinin en ağırlıklı sebebi olarak şirket ortağı kardeş eşlerinin birbirlerini çekememeleri gösteriliyor.
Yani bir eltiler soğuk savaşıdır gidiyor aile şirketlerinde; içeriden bir tahtakurusudur eriyip, bitiriyor, tüketiyor koca şirketi…
Yapılan saha araştırmaları çıbanbaşı olarak en küçük kardeşin eşini işaret ediyor.
Güven Korkmaz, şirketin pazarlama ve tahsilat bölümünün başında çalışırken, babaları tarafından ortanca abisi üretim, büyük abisi de muhasebe bölümünde vazifelendirilmişti.
Güven Korkmaz, evlenmesinin ilk yılından itibaren işini beğenmemeye başladı. Artık eskisi gibi hevesli çalışmıyordu.
Eşi her akşam başının etini yiyordu: “Bütün hafta seyahattesin, yüzünü ancak hafta sonları görebiliyoruz. Diğer kardeşlerin nerdeyse şirket dışına hiç çıkmadan oturdukları yerde, kendi özel odalarında, makamlarında çalışıyorlar. Şirketin bütün yükünü sen taşıyorsun ama onlardan daha az kazanıyorsun.”
Güven Korkmaz, her sabah evdeki konuşmaların etkisiyle dolmuş olarak başlıyordu işine.
Bir gün babasına çok yorulduğunu anlatmaya çalıştı ama Hacı Korkmaz, Güven’i hiç dinlemeden eşek sırtında memleketin her yerini dolaşarak nasıl satış yaptıklarını anlatmaya başladı. Güven de onu dinlemedi.
Güven’in eşi, sonraları diğer kardeş eşlerinin arabaları varken, neden hala kendisine araba alınmadığından dem vurmaya başladı.
Güven Korkmaz eşine hak veriyordu. Abilerinin eşlerinin arabası varsa kendi eşinin de olmalıydı.
Bir gün de babasına gelininin araba istediğini söylemeye çalıştı.
İhtiyar Korkmaz’ın cevabı çok kısa, kesin ve net oldu;
“Önce bir torun verin. Ondan sonra araba ihtiyaç haline gelir.”
Güven Korkmaz, Hacı Korkmaz’ın bu cevabını eşine anlattığına pişman oldu ama iş işten geçmiş oldu.
Kadın çıldırmış gibi ağzına geleni sıralarken, Hacı Korkmaz’a bunak deyiverdi ve evliliğinin ilk dayağını da yedi.
Güven Korkmaz karısına bir tokat attıktan sonra evden çıktı, o gece eve gelmedi.
Bir hafta boyunca işine de vakitli vakitsiz gitmeye başladı.
Sonunda karısına bir araba kiraladı.
Kadın kiralık arabaya da sıcak bakmadı. ‘Kendisinin neden arabası olamıyordu’ Buraya kilitlenmişti. Her fırsatta bunu söyleyip duruyordu.
Artık ne evde ne de işte huzur vardı Güven Korkmaz’a…
Pazarlama ve tahsilat bölümünün çalışma hacmi gün geçtikçe zayıflıyordu.
Hacı Korkmaz, gelinin kiralık arabasından sonra satış ve tahsilatlardaki düşüşün farkına varınca Güven Korkmaz’ı bölümün başından aldı.
“Ya adam gibi çalışırsın, ya da gidersin” diyerek oğluna resti çekti.