Hikâye bu ya!..
Ateş, su ve ahlak bir yolda karşılaşmış. Tanışıp dost olmuşlar. Başlamışlar kendilerini tanıtmaya…
Ateş başlamış söze:
Bendeniz ateş… Ben ışığımdır; kimi zaman karanlıklarda, kimi zaman soğuklarda ısınmaya sebebim. Kimi zaman güneşim, kimi zaman bir kor parçasıyım yakarım hoşuma gitmediğinde önüme ne gelirse. Çok iyiyimdir, benden çok kere istifade edilebilir fakat bir sinirlenirsem yakarım etrafımda ne varsa… Kimi zaman yangın olurum, ansızın yakalarım en boş anlarda… Onun için benimle aranızı iyi tutun!..
Su ise şöyle demiş:
Bendeniz su… Hayat kaynağıyımdır, yokluğum çok kötüdür. Ben olmazsam yaşayamaz mahlûkat… Her hayatta ben varım, benim olduğum yerde hayat… Fakat ben bir kızarsam sel olurum bazen, bazen bir fırtınayla gelirim ne varsa yutarım. Onun için benimle aranızı iyi tutun.
Ahlak ise şöyle der:
Bendeniz ahlak… Hayat düzeninde benim yerim başkadır. Benim hiç bir kötülüğüm yoktur, kimseyi de tehdit etmem.
Sonra ateş girer söze:
Ben bu arkadaşlığı çok sevdim. Hani olur da bir gün birbirimizi kaybedersek nasıl buluşacağız, der.
Su şöyle der: Beni kaybederseniz bir yağmur gördüğünüzde kaçmayın, yaklaşın; ben orada olurum.
Ateş de şöyle der: Eğer beni kaybederseniz bir duman görünce, bir sıcaklık hissedince hemen gelin; ben orada olurum.
Sıra gelir ahlaka… Söylediği söz çok manidardır:
Siz siz olun, beni sakın kaybetmeyin; eğer kaybederseniz bir daha asla bulamazsınız!..
Günümüzde yaşadığımız sorunların en büyük sebebi, kaybedilen ahlak anlayışıdır.
Ahlak hep başkasında aranıyor. Kendi menfaati söz konusu olduğunda hiçbir ahlak, insani değer gözetmeyenler; başkası söz konusu olduğunda ahlak bekçisi kesiliyor.
Siyasette de, ticarette de, sosyal medyada da, toplum hayatında da böyle maalesef!..
Geçen günlerde bir dengesiz; 6-7 Ekim Olayları’nın azmettiricisi, 50 kişiden fazla insanın katledilmesinin baş müsebbibi Selahattin Demirtaş’ın karısı ile ilgili bir tweeti atmış.
Aman Allah’ım!.. Ortalık öyle bir velveleye verildi ki… Meğer herkes ne kadar edepli, namuslu, nazikmiş.
Demirtaş’ın karısına yapılan terbiyesizliği tasvip etmiyoruz!.. Bizim sorunumuz Yasin Börü gibi binlerce insanın katili PKK,YPG ve SelahattinDemirtaş iledir. Karısına,kızına,ailesine dil uzatanın karşısındayız!.. Ancak buradaki çelişki şu: Güya yapılan terbiyesizliği kınayan, tepki gösteren, namus ve ahlak abidesi kesilenlerin kınadıkları terbiyesizliğin, ahlaksızlığın katbekatını her gün yapıyor olması… Başta cumhurbaşkanımız ve ailesi olmak üzere İslami kimlik sahibi insanlara, AK Parti’yi destekleyenlere her gün çok daha galiz küfürler ve hakaretler etmeleri…
Ah samimiyet!.. Ah insaniyet!.. Ah İslamiyet!..
Selahattin Demirtaş söz konusu olunca ne kadar PKK’lı, FETÖCÜ müzmin muhalif hesap varsa hemen organize oldular. Ancak Demirtaş’ın karısına küfredilen hesaptan Demirtaş için özgürlük çağrısı yapılmış daha önce…
Demek ki bu oyunu yazan da, yöneten de, oynayan da kendileriymiş.
“Dil söyler, kulak dinler; kalp söyler, kâinat dinler.” demişler. Bunların ahlak, namus, edep, terbiye söylemleri dilden kalbe inmediği için kulaktan öteye geçmiyor.
Sahi, ahlakı ne zaman kaybetmişti bunlar?