Adalet sistemimizde sorunlar bitmek bilmiyor. 28 Şubat sürecinde uydurulmuş deliller, yalan şahitliklerle Fetöcü hâkim ve savcıların kalemini kırdığı yüzlerce mahkûm 20 yılı aşkındır hapishanelerde alıkonulmaya devam edilirken bu zulmün asıl failleri İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir ve Çetin Doğan gibi isimler tahliye edilmişti. Bu garabetler zincirine eklenen son halka ise MİT Tırları Operasyonun görüntülerini Can Dündar’a vermekten 5 yıl 10 günlük hapis cezası alan Enis Berberoğlu’nun milletvekilliği süresi bitinceye kadar serbest bırakılması oldu. Asker kılığındaki Fetöcülerin MİT görevlilerini nasıl tırlardan yaka-paça indirdiklerini, darp ederek kelepçe taktıklarını hepimiz öfkeyle izlemiştik. Vatan hainlerinin bu ülke için canını ortaya koyan evlatlarına reva gördükleri bu ihanetin görüntülerini servis ettiği kesinleşen Enis Berberoğlu’nun tahliyesi hepimizi derinden yaraladı.
25 yıldır zindanlarda mağdur edilenlere adaleti götürecek, suçlulara ise hakkettiği en ağır cezalarla verecek yeni bir adalet sistemine hava-su kadar muhtacız. Yamalı bohçaya dönen darbe Anayasası ile vicdanları teskin etmemiz artık mümkün değil. Bütün sorunları kökten çözecek insanı merkeze alan Yeni Anayasa bir an önce yapılmalı.
MHP “AF TEKLİFİ” İLE NE YAPMAK İSTİYOR?
MHP’nin bugün TBMM’ye sunacağı af teklifi kabul edilirse cezaevlerinde yatan toplam 253 bin 535 mahkûmdan 162 bin 989’u şartlı tahliye ile salıverilecek. MHP’nin bu teklifine “Düşünün ki bir ailede bir kişinin eşi öldürülmüş, kardeşi öldürülmüş devlet olarak biz bunu affedebilir miyiz? O yetki ancak o ailenin kendisine aittir” sözleriyle tepki gösteren Başkan Erdoğan şahıslara değil, sadece devlete karşı işlenen suçlarda affı değerlendirebileceklerini söyledi.
Cezaevlerindeki kötü şartların iyileştirilmesi, yeniden adil yargılanma hakkının verilmesi hatta mahkûmun sağlık durumuna göre evde hapsin gündeme getirilmesi anlaşılabilir ve insani isteklerken affı nereden tutsanız sorunlu bir mesele. Zira Türkiye’de şu ana kadar uygulanan afların hiçbiri suç oranını azaltmayı bırakın bilakis yükseltmiş, kurban yakınları ve mağdurların adalete olan güvenini sarsmıştır. Vicdanları teskin, adaleti tesis edecek yegâne yol mağdur edildiğini, suçsuz olduğunu ve bunu ispatlayacak delilleri olanlara tanınacak yeniden adil yargılanma hakkıdır.
BU TOPRAKLARA YABANCI BİR SES: ANDIMIZ
Türkçe ezanı yazan, Türklük için insanların kafatasını ölçen dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip, Hitler ve Stalin’in taze zihinleri formatlamak için yaptıkları uygulamalardan ilham alarak “Andımız”ı yazmış ve bütün okullarda okumayı zorunlu kılmıştı.
Dönemin Başbakanı Erdoğan öncülüğünde 2013 yılında kaldırılan andımız, yeni eğitim yılının ders kitaplarında sessiz sedasız tekrar yerini aldı. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci’nin “Andımız”ın tekrar okullara gelmesi için yaptığı başvuruyu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kabul etti. Görünen o ki mahkeme kararıyla andımız tekrar okullara geri dönüyor. Milleti bölen, zamanın ruhundan uzak andımızı körpe beyinlere okutmakta ısrar ırkçılıktan başka bir şeye hizmet etmeyecek. Bu topraklara yabancı sesler yükseldikçe aramıza uçurumlar girmeye devam edecek. Bin yılı aşkındır Müslümanlıkla yoğrulan bu topraklarda topyekûn İslam’a sarılmaktan başka hiçbirimize kurtuluş yok.