ABD’nin ulusal borcu, son dönemde hızla artıyor ve neredeyse her 100 günde bir, 1 trilyon dolar daha yükseliyor. Bu dramatik artış, küresel ekonomiyi de etkileyen ciddi bir ekonomik soruna işaret ediyor.  

HIZLANAN BORÇLANMA SÜRECİ

ABD Hazine Bakanlığı’nın verilerine göre, ülkenin borcu 4 Ocak 2024 itibarıyla kalıcı olarak 34 trilyon doları aştı. Bu hızlı yükseliş, sadece 15 Eylül 2023'te 33 trilyon dolara ve 15 Haziran 2023'te 32 trilyon dolara ulaşmıştı. Bu verilere baktığımızda, ABD’nin borçlanma hızının son aylarda daha da arttığını görmekteyiz.  

FEDERAL HÜKÜMETİN BORÇLANMA İHTİYACI

Federal hükümetin işletme giderlerini karşılamak için aldığı borç, geçtiğimiz çarşamba günü itibariyle 34.4 milyar dolar seviyesine ulaştı. Bu durum, hükümetin sürekli artan harcamalarını finanse etmek için daha fazla borçlanmaya ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Bu durum, gelecekteki mali politikaların ve vergi düzenlemelerinin nasıl şekilleneceği konusunda da önemli ipuçları veriyor.  

UZMANLAR ABD EKONOMİSİNDEN KAYGILI

Bank of America yatırım stratejisti Michael Hartnett’e göre, ABD’nin borç yükü 34 trilyon dolardan 35 trilyon dolara çıktığında, 100 günlük borç artış formasyonu bozulmadan kalacak. Hartnett’in bu öngörüsü, borçlanma hızının devam edeceğine ve bu durumun ABD ekonomisi üzerinde uzun vadeli etkiler yaratacağına işaret ediyor.
Artan ulusal borç, ABD ekonomisinin geleceği için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Borcun sürdürülebilirliği, faiz oranlarının yükselmesiyle birlikte daha da zorlaşabilir. Bu durum, sadece federal bütçe açıklarını büyütmekle kalmaz, aynı zamanda kamu hizmetlerinde kesintilere ve sosyal programlarda daralmalara yol açabilir.

EKONOMİK BASKILAR VE SAVAŞ İHTİMALİ

Tarihsel olarak, bazı ülkeler ekonomik zorluklarla karşılaştıklarında dış politikada daha agresif adımlar atmışlardır. Ekonomik baskılar, iç politikada destek toplamak ve dikkatleri iç sorunlardan uzaklaştırmak için savaş seçeneğini cazip hale getirebilir. Ancak, bu strateji yüksek riskler taşır ve modern dünya düzeninde ciddi sonuçlar doğurabilir.
ABD gibi büyük bir ekonomiye sahip bir ülkenin savaşa girmesi, küresel ekonomik ve politik dengeleri sarsabilir. Bu tür bir karar, sadece askeri harcamaları artırmakla kalmaz, aynı zamanda ticaret ilişkilerini ve uluslararası işbirliklerini de olumsuz etkileyebilir.

TARİHSEL ÖRNEKLER VE GÜNCEL DURUM

ABD’nin tarihindeki bazı savaşlar, ekonomik sıkıntılar ve iç politik baskılarla ilişkilendirilebilir. Örneğin, Büyük Buhran döneminde yaşanan ekonomik zorluklar, ABD’yi İkinci Dünya Savaşı'na girmeye iten faktörlerden biri olmuştur. Ancak, bugünün dünya düzeni, çok daha karmaşık ve bağlantılıdır.
Günümüzde, uluslararası hukukun ve diplomatik ilişkilerin önemi, ülkelerin savaşa başvurmadan önce birçok alternatif çözüm yolu aramasını gerektirmektedir. Ekonomik sıkıntılar yaşayan bir ülkenin, savaşa başvurmadan önce diplomatik, ekonomik ve ticari önlemleri değerlendirmesi beklenir.