Bu darbe teşebbüslerinin nihai hedefi Recep Tayyip Erdoğan’dı.
İlki 2007’de gerçekleşti.
Dönemin Genel Kurmay Başkanı 27 nisan gecesi internet üzerinden e muhtıra verdi.
Cumhuriyet mitingleri ve benzeri faaliyetler ile toplumsal zeminde meşruluk kazanmasına çalışıldı.
367 garabeti ve öncesi kapama davasıyla da siyasi bunalım şeklinde yan artçıllar oluşturuldu.
Tutmadı.
2. girişim 7 şubat 2012.
Paralel yapı, Hakan Fidan ve MİT üzerinden Erdoğan’ı hedef aldı.
Tutmadı.
3.’sü 27 mayıs 2013 Gezi olayları.
Tamamen çevre duyarlılığı ile başlayan gösteriler, sonraki günlerde hükumeti devirme amaçlı bir kalkışma hareketine dönüştü.
Tutmadı.
4. darbe girişimi 17_ 25 aralık yolsuzluk operasyonu.
Paralel yapı hem iktidarı, hem de Erdoğan’ı devirerek devleti ele geçirmeye çalıştı.
Arkasında ciddi uluslararası aklın olduğu bu girişim, TC tarihinin en sofistike ve en karanlık darbe girişimdir.
Tutmadı.
Tutmadı çünkü halk iradesi hepsini geri püskürttü.
5. darbe kapıda.
Henüz giremedi.
Yokluyor.
Gerçi bu yoklama, en hafifinden 7 haziran ve 1 kasım öncesi de olmuştu.
Fakat şuan bayağı bayağı yokluyor.
Buda diğerleri kadar tehlikeli.
Bir o kadar üzücü.
Bir gücü dışardan devirmeyi beceremiyorsan içerden yıkacaksın.
Truva atı misali.
Achellius Troya’yı böyle düşürmüştü.
Siyasette ihanetler hep olmuştur.
Olmaya da devam edecek.
Ama hiçbiri başarıya ulaşamadığı gibi sonu da büyük hüsranlarla bitmiştir.
Parlamenter geçmişimize bakarsanız görürsünüz.
En basiti hemen önünüzde ki.
7 yıldır iflah olamıyor.
Hep hezimet, hep hezimet.
Her şey bittiğinde de çok az insanın aklına gelecek.
Onlarında yüzünde komik ve alaycı bir ifade belirecek.
İhanet hep olacak siyasette.
Tarihte bile bu böyle.
Shakespeare’in o eşsiz klasiğinde de…
“Julius Ceaser”!
“ Ülkede bazı Romalı senatörler, Julius Ceasar’ın yönetiminden kurtulmanın tek yolunun onu öldürmek olduğunda görüş birliğine varırlar. Suikastçilerden birisi Sezar’ın çok yakını olan Marcus Brutus’tur”.
Brutus ve diğer senatörler Sezar’ı öldürürler.
Başından beri buna karşı olan ve Sezar’ı korumaya çalışan Marcus Antonius, imparatorun kanlı cesedinin önünde, dışarıda bekleyen yüzbinlerce Romalı’ya seslenmek ister.
Ancak Bu konuşma senatörlerin istediği şekilde olmalıdır.
Çünkü Halk’ın, bu cinayetin gerekçeleri konusunda ikna edilmesi gerekmektedir.
Antonius, baskı altında kalabalığa hitaba başlar.
Her defasında Brutus ve arkadaşlarının şerefli kimseler olduğunu vurgulayarak Sezar’ın nasıl bir imparator olduğunu, roma için neler yaptığını bir bir anlatmaya, hatırlatmaya çalışır.
Konuşma bittiğinde yüzbinlerce Romalı’nın isyan eden uğultuları yükselir.
Artık Roma için yıllar sürecek iç savaşın tohumu atılmıştır.
Halk hışımla senatörlere doğru yürümeye başladığında , Antonius’un ağzında şu son sözler dökülür.
“Şimdi bırak yürüsün.
Bir kez ayaklandın ya, ey Hınç.
Dilediğin yere git artık”!
Tarihte de,
romanda da,
şarkılarda şiirlerde de böyledir,
ihanetlerin sonu.
5. olursa
Onunda sonu…