Hani her platformda ülkemizin genç ve dinamik bir nüfusa sahip olmasıyla övünür dururuz, gençliğe şunu yapacağız, gençliğe bunu yapacağız deriz de ama işin aslının böyle olmadığını da alttan alta biliriz de çaktırmayız ya ha işte o çaktırmadığımız noktalardan birini daha açıklığa kavuşturmak istiyorum.

YÖK’ün sitesinden aldığım bilgilere göre 2017 yılı itibariyle Türkiye’de 186 üniversite var. Bunlardan 119’u devlet üniversitesi, 67’si vakıf üniversitesi. Ve bu üniversitelerde 7 milyon 198 bin 987 genç öğrenim görüyor. “Şimdi biz bu kadar genci ‘tehdit olarak gençlik’ mi yoksa ‘kaynak olarak gençlik’ mi?” olarak değerlendireceğiz. Bu soruları sormamın nedeni ise; genç kuşağın giderek artan toplumsal yapıya ‘katıl(a)mama sorunu ve yeni bir siyaset yapma biçimini oluşturmakta olduğu. Bu kitlenin genellikle üniversiteli gençlerden oluşması aslına bakıldığında akademik çalışmaların artması gerekliliğini gözler önüne sermekte. Bu denli genç kitlenin olduğu bir yapı olarak akademik camiada ‘gençlik sosyolojisi’ çalışmaları üzerine henüz bir literatür değerlendirmesinin yapılamamış olması büyük bir eksiklik.

”Gençlik Sosyolojisi” dersinin Türkiye çapında az sayıdaki (186 üniversiteden sadece 4’ünde) sosyoloji bölümünde seçmeli ders olarak okutuluyor olması akademik çalışma üretimi anlamında yaşanan eksikliği beslediği düşünülebilir. ‘Gençlik Sosyolojisi’nin kurumsal zemin ve alt yapı üzerine neredeyse hiçbir yayının bulunmuyor olması da ayrı bir eksiklik olarak belirmektedir.

”Gençlik Sosyolojisi” dersinin verildiği bölümlerdeki akademik çalışmaların genel olarak gençliğin sorunları, gençlik araştırmaları, kuşak çatışması, gençliğin eğitimi, gençlik kültürü, gençlik ve kimlik konuları etrafında yoğunlaştığını görmekteyiz. Bu alanlardaki yoğunlaşmanın fazlalığı demek, akademi dışı gençlik değerlendirmelerini (gençliğe nasihat verme, gençliğe ideolojik bakış akışı kazandırma) saf dışı bırakacak ve ‘tehdit olarak gençlik’ metaforunu arka plana itecek.

Karamsar bir tablo çizdiğimin farkındayım. Yalnız, 186 üniversitenin 186’sında da ”Gençlik Sosyolojisi” dersi okutulmalı ki gelecek adına daha parlak cümleler kurabilelim. Bugün bu eksikliği dile getirmem önümüzdeki yıllarda daha farklı ve nitelikli bir ‘gençlik sosyolojisi’ birikimi oluşacağının habercisi olur mu dersiniz?