1800’lerin başından milli mücadelenin kazanılmasına kadar olan dönemde sürekli ama sürekli hem fiziki toprak kaybı yaşadık, hem ekonomik, hem de büyük siyasi güç kaybı. Milli mücadele döneminde en azından toprak kayıpları durdu. Lakin, ne ekonomik, ne siyasi, ne diplomatik yol alamadık. Daima Türkiye’nin yolunu birileri çizdi, Türkiye her zaman birilerine danışmalıydı, mutlaka o ne der, bu ne der diye düşünmeliydi, Türkiye tehditlere boyun eğmeli, millet iktidara gelmemeli gelse de irtica yaftası ve suni çatışmalar bahane edilerek milletin iktidarı darbelerle sonlandırılmalıydı. 100 yılımız darbeler, ekonomik krizler, toplumsal gerilimler nedeniyle heba oldu… Ama devran döndü. Bugün Türkiye’de millet hem iktidar hem muktedir. Cumhurbaşkanlığı Sistemi de zaten bunu zaten perçinledi.
Özlenen Türk
100 yıllık molamız vardı. Dünya siyasetinde yer alamadık, bir kutba dönüşemedik, adil dünya mücadelemizi yürütemedik. Bütün dünya bilsin ki özlenen Türk geri gelmiştir. Bugün kimseye danışmıyor, tehditlere rağmen kendi göbeğimizi herkese karşı kesebiliyoruz. İnsanlığın mücadelesini veriyoruz. Nasıl mı? Sadece Afrin operasyonun amacı ve doğuracağı sonuçlara bakmak bunun için yeterli olacaktır. Türkiye Afrin operasyonuyla ABD’nin Anadolu’yu tamamen kuşatmak için oluşturmak üzere olduğu terör koridoru ve işgal ordusunu yerle bir etmekle beraber, aslında Kandil’den İsrail’e kadar uzanacak bir hattı da ortadan kaldırıyor. Türkiye yeni Sevr projesine darbe vurduğu gibi, İsrail’in Arz-ı Mevud haritasını da Afrin operasyonuyla yırtıp atıyor.
Menzil Kızılelma
Hep diyoruz Türkiye İslam’ın son kalesidir ve kale ayakta kaldıkça emperyal emeller daima sekteye uğrayacaktır. Eğer bu koridora karşı hamle yapılmasa, Türkiye Afrin’e girmeseydi, Hatay ve Kilis’i kaybetmekten öte vatan elden giderdi, insanlığın son umudu yerle yeksan olurdu. Bu yüzden Batı’nın zulüm çarkına isyan eden her Ademoğlu’nun Türkiye’nin bu haklı mücadelesine destek vermesi gerekiyor. Bir diğer nokta; 100 yıl boyunca hep savunma pozisyonundaydık, 24 Ağustos 2016’da başlayan Fırat Kalkanı Harekatı’yla yeniden taarruz pozisyonuna geçtik. Efendiler, bazılarının unutturmak istediği Misak-ı Milli ruhu yeniden dirilmiş, Türkiye artık bu sınırlara sığamayacak kadar büyümüştür. 100 yıl boyunca etkisiz eleman olarak konumlanan Türkiye, kurulacak yeni dünya düzeninde şimdiden yerini almış, adalet bekleyen mazlumların temsilciliğine soyunmuştur. Bundan böyle ne Suriye’de, ne Irak’ta ne de bir İslam beldesinde Türkiye’siz adım atma dönemi fiilen kapanmıştır. Türkiye, ABD’ye de, Rusya’da muhtaç değildir, ya herro, ya merro deme kudretine ulaşmıştır. Kahraman Mehmetçik’imizin dediği menzil artık Kızıl Elma’dır ve bu hedef 100 yıl boyunca hiç olmadığı kadar gerçekçidir.