Çözüm süreci devam ederken, bazı sıkıntıların, sürece ket vuran bazı olumsuz gelişmelerin, anlaşmazlıkların olacağını çok önceden biliyorduk. Bunu bilmek ve tahmin etmek bir kehanet de değildi. Çünkü barış sürecini gerçekleştirmek isteyen, bu zorlu yola çıkan tüm ülkelerde bu tür yol kazaları yaşanabiliyordu.

Daha yol kazalarına gelmeden, biz başka bir yerden vurulduk. Çözüm sürecini başlatan Ak Parti hükümetinin lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu ve hükümetin diğer kadroları arasında anlaşmazlık çıktı. Oysa bu süreçte en azından Hükümet-Öcalan, hükümet-HDP veya Öcalan-Kandil arasında anlaşmazlık çıkmasını beklerdik. Allah göstermesin, süreçte yaşanacak silahlı saldırılar, büyük şehirlerdeki bombalı eylemler de kimsenin olmasını asla arzu etmeyeceği ama göze alınması gereken bedellerdi.

Bu aşamaya gelmedik henüz, gelemedik. Barışı konuşurken daha taraflar oturup müzakere bile etmedi. Ortaya bir yol haritası da açık ve net olarak konmadı. Şimdi ilk aşamada hükümetin kendi içindeki anlaşmazlık bizi ters köşeye düşüren. Ne CHP, ne MHP ne de diğer muhalefet unsurları bu tabloda yok. Onların sesi zaten çok cılız.

Karşı çıkılan noktalara gelirsek, izleme heyeti de Dolmabahçe’de 28 Şubat’ta yapılan görüşmede ortaya konulan 10 madde de öyle korkutucu şeyler değil. Çok yakın zamanda, Filipinler Moro’da barış sürecinde kurulan ‘Bağımsız Gözlem ve Denetim Heyeti’nin Türk üyesi Hüseyin Oruç’la bir röportaj yaptım ve bu gazetede yayınlandı. Tıpkı Türkiye’de kurulması öngörülen İzleme Heyeti gibi orada da bir heyet oluşturulmuştu 2013 yılında. Beş kişilik heyetin üyesi olan Hüseyin Oruç’un verdiği bilgilere göre, bu heyet Moro Milli Kurtuluş Cephesi ile hükümet arasındaki görüşmeler devam ederken, halkı dinleyerek ve süreci gözlemleyerek raporlar hazırlıyor, taraflara sunuyor. Diğer ülkelerin barış süreçlerindeki ‘üçüncü göz’ nasıl çalışıyorsa onlar da öyle bir görev icra ediyorlar. Türkiye’de bunu hayata geçirdiğimiz zaman onlar da bir benzerini yapacak.

Dolmabahçe’de mutabakata varılan on madde ise içerikleri tam olarak açıklanmasa da başlıklar olarak gündeme geldi. Bunları tekrar hatırlatmakta ve “Kime ne zararı var?” diye sormakta fayda var: Demokratik siyaset; tanımı ve içeriği tartışılmalı, demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması, özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvenceleri, demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına dönük başlıklar, çözüm sürecinin sosyo-ekonomik boyutları, çözüm sürecinde demokrasi-güvenlik ilişkisinin kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması, kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal çözümleri ve güvenceleri, kimlik kavramı, tanımı ve tanınmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi, demokratik Cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması,bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleşleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa.