Temir Demir, torununun hastalık sürecini ve sosyal medyada paylaşılan videonun ardından yaşadıklarını anlattı.

Görüntülerin torununu parka götürürken çekildiğini aktaran Demir, "Ben torunumu sırtıma almış parka gidiyordum. Bir motokurye beni gördü ve bir derneğe telefon etti. Onlar da beni aradılar ve rızamı alarak görüntüleri paylaştılar." dedi.

Torununun tedavisi için televizyona çıkmayı düşündüğünü belirten Demir, "Allah denk getirdi. Yiğit spina bifida hastası, skolyozu var. Yürüyemiyor, bedensel engelli. Annesi bıraktı, babası da bağımlı olduğu için ilgilenmedi." diye konuştu.

Demir, torununu sırtında taşımasına ilişkin, "Zor olsa da mecburuz, katlanacağız. Sonuçta bizim çocuğumuz, evladımız." ifadesini kullandı. 

Fener147

"BABA BENİ DIŞARI ÇIKAR' DİYOR, SIRTIMA ALIP BİRAZ HAVA ALDIRIYORUM"

Dede Temir Demir, kendisine "baba" diye hitap ettiğini belirttiği torunu ile yaptıkları günlük rutinlerinden de bahsederek, şöyle konuştu:

"Sabah erkenden kalktığı zaman üstünü giydiriyoruz. 'Baba beni dışarı çıkar.' diyor, sırtıma alıp biraz hava aldırıyorum. Sonra yemeğini yediriyorum ve tekrar gezdiriyorum. Onu parka götürüyorum, mahallede gezdiriyorum, arkadaşlarının yanına götürüyorum. Yiğit'e 2 yaşından bu yana anneannesiyle birlikte bakıyoruz. Kızım evlendi, eşi Yiğit’i kabul etmeyince biz bakmaya devam ettik."

İstanbul Valisi Davut Gül'ün kendisini ziyaret ettiğini aktaran Demir, "Vali Bey, Kaymakam Bey, İlçe Sağlık Müdürü ve İl Sağlık Müdürü geldiler. Vali Bey, Yiğit'in tedavisi için gerekenlerin yapılacağını söyledi." bilgisini verdi.

Babasından kalan 1951 model "Efsane"yi orijinal haliyle koruyor Babasından kalan 1951 model "Efsane"yi orijinal haliyle koruyor

Demir, devlet büyüklerine teşekkür ederek, "Cumhurbaşkanımıza, Sağlık Bakanımıza, Valimize, Kaymakamımıza, Belediye Başkanımıza ve başkan yardımcılarına çok teşekkür ediyorum. Tek isteğim, torunumun tedavisinin yapılması." ifadelerini kullandı.

Yiğit Can ise tedavisinin yapılması talebinde bulunarak bir de oyuncak istediğini dile getirdi.

Editör: Nusret Odabaş