Eğitim sorunlarını konuştuğumuz, yazdığımız zaman nitelikli bir iş yapmış olmanın verdiği iç huzuruyla yaşayıp yeni günah çıkarmaların yollarını arıyoruz.

Eğitimi elbette dert edineceğiz, eğitimin sorunları üzerinde durulması gereken önemli sorunlar, inkâr edilemez.

Lâkin bizim, millet olarak başka sorunlarımız da var.

Hem de suçu başkasına atmadan, direkt kendimize atacağımız yani iğneyi de çuvaldızı da kendimize batıracağımız ve istersek üstesinden gelebileceğimiz sorunlar.

Bir ortamda sohbet ederken şöyle bir cümle geçti:

''Bu ülkenin yükünü insanımızın yüzde yirmi beşi çekiyor.'' dendi.

Hemen bu orana itiraz ettik hep beraber, dedik ki iyimser rakam yüzde yirmi beş.

Bu ülkenin yükünü taşıyan kesim yüzde on, taş çatlasa yüzde on beş.

Bunun için yemin edebilirim ama ispatlayamam...

Evet, etrafımıza, kendimize, uzaktakine, yakındakine baktığımız zaman yemin etsek üç gün oruç tutmamızı gerektirmeyecek kadar ortada durum.

Hangi kuruma giderseniz gidin, hangi çalışana bakarsanız bakın...

Çok rahat bir şekilde görebilirsiniz çalışanla çalışmayanı.

Anadolu'da pek meşhur olmayan bir deyim var, devlete sırtını dayadıktan sonra yan gelip yatanlar için kullanılır:

İnek emse de emmese de bir tas sütüm var...

Çalışsa da çalışmasa da aynı maaşı alan ve üstlerinden ciddi bir yaptırım, denetim görmeyen yığınlarca insan var.

Yan gelip yatmaktan da zerre kadar gocunmayan.

Bunların bir kısmı da ahirete inanan insanlar.

Allah korkusu olan, ahirete inanan bir insanın çocuğuna haram lokma yedirmesi neyle açıklanabilir ki?

“Devletin verdiği maaşla bu kadar çalışılır” diyen insanlara ne anlatabilirsin ki?

İş bulana kadar sınava çalışır gece gündüz, kimi araya adam sokar iş bulmak için, kimi çalmadığı kapı bırakmaz ama iş bulduktan sonra da kaytarmanın, arazi olmanın peşine düşer.

Denetim yoksa çalışmaya gerek de yok. Ne acı!

Peki, denetim olmadığı halde hatta ahiret inancı olmadığı halde özverili bir şekilde çalışanlara ne demeli? Onlar niye çalışıyorlar?

Onlar bu dünyadan değil. Onların ya henüz gözü açılmadı ya da onlar, üçkağıtçılığın, haram ile helalin ne olduğunu bilmiyorlar. Ya da, çalışmazlarsa bile ücretlerini alacaklarının farkında değiller…

Ya da!

Onların mayası sağlam, onlar vatansever, onlar elini taşın altına koyabilen yüzde onun içindeki kaliteli insanlar.

Dikkatinizi çekti mi bilmem ama!

Üst düzey bürokratlar dâhil, çalışmadığı için görevden alınan kaç kişi var cumhuriyet tarihi boyunca?

Bir yönetici aniden görevden alındıysa;

Ya zülfü yâre dokunmuştur, ya çok çalıştığı, gayretli olduğu için birinin önüne geçecektir, ya birilerinin yanlış işleyen çarkına çomak sokmuştur.

Etliye sütlüye, suya sabuna dokunmadan kurumunun standart işlerini yapan ve varlığından da kimsenin haberi bile olmayan insanlar görevlerine devam ederler.

Asıl sorunlu olanlar çalışanlardır..!

O değil de…

Allah’ın adaleti olmasa şu dünyanın meşakkati asla çekilmez…