Pazar günü iftar alışverişi yaparken telefonum çaldı.Gelen sesin ilk cümlesi bana memleket havası estirdi. Uzun yıllardır görmediğim kıymetli Erzurum eski Milletvekili Lütfü Esengün’dü arayan. “Televizyon programında izledim Erzurum’a dair güzel hatıralar anlattın. Ben de emekliyim Ankara’da yaşıyorum.Hatıralarımı yazdım size göndermek istiyorum.” dedi. Devlet Bakanlığı da yapmış Lütfü Bey’in yakın siyasî tarihimizin canlı şahitlerinden birisi olarak hatıralarını yazması geleceğe not düşmek adına çok önemli. Çünkü yetmişli yıllarda “milli ve manevi” eksenli siyaset yapmak oldukça zordu.
Bu konuşma beni yıllar öncesine götürdü. Lütfü Bey genç bir avukat olarak Milli Selamet Partisi’nde siyaset yapmaya başladığında siyasî tansiyon çok yüksekti. O yıllarda sık sık sokak çatışmaları yaşanıyordu. Özellikle solcu gençlerle ülkücü gençler silahlı çatışmalara giriyorlardı. Milli Görüş’ün lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan kendi gençliğini sokak çatışmalarından uzak tutmaya çalıştı. Milli Görüş’ün tabanını oluşturan Milli Türk Talebe Birliği ve Akıncılar genelde şiddete yönelmediler ancak o nedenle “pasif ve etkisiz” olmakla suçlandılar.
70’li yıllar benim ortaokul ve lise yıllarımdı. İlkokul yıllarından başlayarak sosyal ve siyasal konulara ilgim çoktu. Siyasetin gündemini takip ediyor, Cumhuriyet Caddesi’nde yapılan parti mitinglerine gidiyordum. Lala Paşa Cami’nin yanındaki meydanda Süleyman Demirel’i, Necmettin Erbakan’ı, Alpaslan Türkeş’i, Bülent Ecevit’i dinleme imkânı bulmuştum. Erzurum doğunun ve Anadolu’nun kapısı olarak genellikle ilk mitinglere ev sahipliği yapardı.Tabiri caizse o zamanlar şehir olarak Erzurum’un siyasette özgül ağırlığı daha fazlaydı.
Milli Selamet Partili politikacılar dayımın Gölbaşı Kuru Hal’deki dükkânına uğrar, toplumun nabzını tutarlardı. Lütfi Doğan’ın, Korkut Özal’ın dükkâna geldiklerini hatırlıyorum. Dayım gelen misafirlere çay ikram ederdi. Onlar ise çayın yanında köy ürünü lezzetlerden de tatmak isterlerdi. İçişleri ve Tarım bakanlığı yapan Korkut Özal’ın Cumhuriyet Caddesi’nde küçük bir minibüsün üzerinde konuşma yaptığını hatırlıyorum. Ses düzenindeki bozukluk nedeniyle konuşmalar sık sık kesiliyor, kalabalık bu boşluğu sloganlarla dolduruyordu.Ses sistemi düzelince Özal kaldığı yerden devam ediyordu.Yine aynı meydanda siyasî tarihimizin önemli bir olayına şahit olmuştum. Bir ramazan günü Kenan Evren’in konuşma yaparken su içmesi büyük tepki toplamış ve kalabalığın çoğunluğu alanı terk etmişti. Kenan Evren bu tepkiye, kendisinin seferî olduğunu söyleyerek açıklık getirmişti.
Eminim Lütfü Esengün uzun yıllara sârî siyasi hayatında çok şeyler yaşadı. Televizyonda program yaptığım yıllarda kendisini de bir bakan ve milletvekili olarak konuk ettiğimizi hatırlıyorum. Siyasî ve sosyal kırılmaların yoğun yaşandığı dönemlerde Milli Selamet Partisi, Refah Partisi ve Fazilet Partisi’nde siyaset yapan Esengün’ün anlattığı çok önemli hadiseler olmalı.İnşallah, hatıraları okuyunca hem bilmediklerimizi öğrenir hem de ortak yaşanan tarihi tekrar değerlendirme imkânı buluruz.
Lütfü Esengül gibi yakın dönemin hafızası olan siyasetçi, akademisyen ve toplum önderlerinin yaşadıklarını anlatmaları, ibret almak ve tarihe not düşmek açısından çok büyük önem arz ediyor.Yoksa kendi hikâyemizi başkalarından dinlemek durumunda kalıyoruz.