Suriye ve Irak çok uzun yıllardır silahlı çatışmalarla boğuşuyor. Bu süreçte her iki ülkede yaşanan iç savaşların siyasi, askeri ve ekonomik açılardan yayılma etkisine en fazla maruz kalan ülke ise Türkiye oldu. Türkiye 2016 yılından bu yana, Suriye ve Irak’tan kaynaklanan yayılma etkilerini bertaraf etmek için Akdeniz’den İran’a kadar uzanan hat boyunca, otorite tesis edilene kadar, terör örgütlerinden arındırılmış bir güvenlik koridoru oluşturmayı hedefliyor. Ayrıca Türkiye meşru yönetimler güvenliği sağlayacak kapasiteye ulaşana kadar oluşturduğu bu koridorun yerel müttefik aktörler tarafından kontrol edilmesini istiyor.

TÜRKİYE'NİN STRATEJİLERİ

Türkiye’nin terör örgütü PKK ile sınır ötesinde mücadelesinin askeri ve diplomatik ayakları söz konusu. Askeri açıdan sınır ötesi askeri harekatlar, hava operasyonları, etki odaklı ve sınırlı hedefli operasyonlar öne çıkıyor. Suriye ve Irak sahaları hem coğrafya ve nüfus yapıları itibarıyla farklıklar arz ediyor hem de terör örgütü PKK’nın bu iki ülkedeki varlıkları farklı nitelikler taşıyor. Türkiye buna uygun olarak her iki ülkede farklı tarzda askeri taktik ve stratejiler belirledi.

Suriye'ye dönüş projeksiyonu: Geçiş sürecinde Türkiye’nin etkisi Suriye'ye dönüş projeksiyonu: Geçiş sürecinde Türkiye’nin etkisi

Suriye sınırı düz bir alan ve sınır hattında yoğun bir nüfus söz konusu. Dolayısıyla, Suriye’de şartlar oluştuğunda Türkiye geniş çaplı kara harekatları yoluyla örgütün alan kontrolü sonlandırarak PKK tarafından oluşturulan idari yapıları ortadan kaldırıyor. Yerine yerel güçlere dayalı alternatif idari ve güvenlik yapıları oluşturuluyor. Esasen Suriye sınırında güvenlik sağlama çabalarının önemli bir kısmını askeri harekatlar sonrası normalleşme ve yeniden inşa çabaları oluşturuyor. Kara harekatı için koşulların oluşmadığı durumlarda ise örgütün lider kadrosu ve gelir kaynaklarını hedef alan etki odaklı operasyonlar düzenli olarak gerçekleştiriliyor.

Irak sınırı ise dağlık bir coğrafya ve sınır hattında çok sınırlı bir yerleşim söz konusu. Türkiye, Kuzey Irak’ta terör örgütü PKK’nın üslendiği alanları temizleyip kritik noktalarda geçici askeri üsler kuruyor ve örgütün Türkiye içine sızma imkanını elinden almaya çalışıyor. Bu operasyonların geçmişten farkı, terör örgütü PKK’dan arındırılan alanların bir daha örgütün geri dönmesine imkan vermeyecek şekilde kontrol altına alınması.

IRAK'TA FARKLI SURİYE'DE FARKLI İLİŞKİLER KURULUYOR

Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta terör örgütü PKK ile mücadelesinin diplomatik ayağı, askeri operasyonların başarısı, sürdürülebilirliği ve meşruiyeti açısından kritiktir. Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta muhatap olması gereken yerel ve dış aktörler farklı. Türkiye Irak’ta Bağdat ve Erbil yönetimlerinin desteğini almaya çalışıyor. Türk üst düzey dış politika ve güvenlik yetkililerinin Irak’a son dönemde yaptığı çıkarmalar bu kapsamda ele alınabilir.

Son dönem görüşmeler neticesinde terör örgütü PKK ile mücadelede Bağdat ile işbirliği konusunda önemli adımlar atıldı. Bağdat yönetimi PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamıyor. Ancak terör örgütü PKK’nın Bağdat tarafından ilk kez yasa dışı bir örgüt olarak kabul etmesi olumlu bir gelişme. Erbil yönetimi içindeyse terör örgütüne karşı Türkiye ile işbirliği konusunda ikili bir tutum gözlemleniyor. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) içinde Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) kanadı terör örgütü PKK’yı kendi egemenliğine dönük bir tehdit olarak görmeye başladı. Ayrıca Erbil yönetimi görece olarak Türkiye ile daha yakın çalışma konusunda istekli. Ancak Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) kontrolündeki Süleymaniye kanadı Erbil'in tam tersi bir tutum sergiliyor. KYB, terör örgütü PKK’ya karşı işbirliğine yanaşmamanın ötesinde kendi güçlü olduğu alanlarda örgüte alan açıyor. Ayrıca, KYB örgüte Irak ve Suriye’de destek veriyor. Dolayısıyla Kuzey Irak’a askeri hamlenin Süleymaniye’deki terör örgütü PKK varlığına dönük etki odaklı bir operasyonu da içermesi muhtemel. Diğer taraftan Türkiye, doğrudan muhatap olmasalar da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İran’ın ortaya koyduğu itirazlarla karşı hamleleri dikkate almak durumunda.

Suriye’de terör örgütü PKK ile mücadelenin diplomatik ayağında ise Rusya, ABD, İran ve Suriye yönetimiyle yürütülen görüşmeler söz konusu. Türkiye, Astana Süreci’ndeki ortağı Rusya’nın da katkısıyla Şam ile diyalog süreci başlatarak PKK/YPG’ye karşı işbirliği arayışına girmişti. Suriye yönetimiyle yürütülen müzakereler hızlı ilerlese de sonuç alınamadı. Türkiye buna rağmen Suriye’de terör örgütü PKK’ya karşı operasyonlarını düzenli olarak sürdürüyor. Bu operasyonlar ilk olarak PKK/YPG’nin askeri altyapısını zayıflatıp ekonomik gelir kaynaklarını sınırlandırma amacını taşıyor. Türkiye ayrıca düzenli operasyonlar yoluyla Suriye yönetimini de terör örgütü PKK’ya karşı kendisiyle işbirliği yapmaya zorluyor. Zira bu işbirliği sağlanamaz ise Türkiye’nin yakın geçmişte olduğu gibi tek taraflı askeri harekatlar gerçekleştirmesi kaçınılmaz gözüküyor.

TERÖRLE MÜCADELEDE TÜRKİYE'Yİ NELER BEKLİYOR?

Suriye yönetimi, Rusya, ABD ve İran Türkiye’nin böyle bir hamle yapma ihtimalinden çekiniyor ve her 4 ülke de Türkiye’yi ikna edebileceği alternatif çözüm arayışlarını sürdürüyor. ABD bu noktada, terör örgütü SDG/YPG’yi PKK’dan arındırıp, mevcut yapıyı Türkiye’nin kabul edebileceği bir çerçeveye oturtmaya çalışıyor. Ancak Türkiye açısından bu uygulanabilir bir çözüm modeli değil. SDG/YPG’ye desteğin artarak devam ettiği bir ortamda ABD’nin niyetleri konusunda şüpheler giderek artıyor. Türkiye’nin 2'nci seçeneği ise Suriye’de Rusya ile işbirliği. Şu anda bu seçenek Türkiye açısından daha makul ve gerçekçi gözüküyor. Bu senaryo, Ankara-Şam diyalog sürecinin ilerlemesini gerektiriyor. Bunun için de Şam’ın, kabulü mümkün olmayan önkoşullardan vazgeçip daha gerçekçi bir zemine çekilmesi gerekiyor. Bunu sağlayacak iki adım var. İlki Rusya’nın Şam üzerinde uygulayacağı diplomatik baskı ve ikincisi Türkiye’nin her şartta terör örgütü PKK/YPG ile mücadeleye devam edeceğini göstermesi. Bu açıdan, Türkiye'nin terör örgütü YPG’ye yönelik şiddeti zaman zaman artarak devam eden etki odaklı operasyonları büyük önem taşıyor. Ayrıca, Türkiye bu operasyonlarda terör örgütü YPG ile hareket eden Suriye rejimi unsurlarını da hedef almaktan geri durmuyor.

Türkiye’nin Irak’ta PKK ile mücadelesinde en muhtemel yakın gelecek senaryosu ise yeni bir askeri harekat. Esasen Türkiye 2017 yılından bu yana birbirinin devamı olarak nitelenebilecek bir dizi askeri harekatlar gerçekleştirdi. Ancak muhtemel bir askeri harekatın coğrafi hedefinin daha kritik ve kapsamının daha geniş olması beklenebilir. Son dönem Bağdat ile yürütülen müzakereler neticesinde “ortak harekat merkezi” kurulması kararlaştırıldı. Burada akla gelen soru, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Irak ordusu ile ortak bir operasyon gerçekleştirme ihtimali olup olmadığı yönünde ancak bu şimdilik iyimser bir beklenti olabilir. Yine de, TSK’nın Irak’taki askeri operasyonlarını Irak ile koordineli yürütmesi ve en azından istihbarat işbirliğine gitmesi operasyonun başarışı ve meşruiyeti açısından kritik önem taşıyor. Irak ordusu kapasite ve irade olarak doğrudan terör örgütü PKK ile mücadeleye yönelmeyebilir. Ancak, terör örgütü PKK’dan arındırılan bölgelere sonraki aşamalarda meşru yerel güçlerin yerleştirilmesi hem Irak yönetiminin hem de Türkiye’nin güvenlik kaygılarını gidermek açısından ortak bir zemin oluşturabilir.

Kaynak: AA