Rapor Bülteni Direktörü Ömer Burak Tek, sosyal medya platformlarının demokratik süreçlere olumsuz etkisini analiz etti.

...

Teknolojik ilerlemelerin hız kazanmasıyla sosyal medya platformları bireyler ve toplumlar üzerindeki etkisini her geçen gün arttırıyor. Bu platformlar, yalnızca bireyler arasındaki iletişimi kolaylaştırmakla kalmayıp aynı zamanda fikirlerin, haberlerin ve toplumsal meselelerin hızlı bir şekilde yayılmasını sağlayan yeni bir kamusal alan hüviyeti kazandı. Jürgen Habermas'ın kamusal alan teorisinde vurgulanan rasyonel tartışma ve fikir alışverişi, sosyal medya platformlarının kazandıkları bu yeni hüviyetle farklı bir boyuta taşındı. Geleneksel kamusal alanın fiziksel sınırlarını aşarak dijital bir zemine taşınması, bireylerin toplumsal meselelere katılım biçimlerini yeniden tanımlarken diğer taraftan bu platformların kar odaklılık üzerine kurgulanması sebebiyle yankı odası, dijital eşitsizlik ve dezenformasyon gibi yeni sorunların oluşmasına da yol açıyor.

Sosyal medya algılarımızı şekillendiriyor

Sosyal medya platformlarının kamusal alan üzerindeki bu etkisi, bireylerin toplumsal algılarını, aidiyet duygularını ve tartışma kültürlerini derinden etkiliyor. Özellikle platformların algoritmik yapısı, kullanıcıların maruz kaldığı içeriklerin niteliğini belirleyerek bireylerin toplumsal gerçekliği algılama biçimlerini şekillendiriyor. Yankı odaları ve filtre balonları kamusal tartışma ortamının çeşitliliğini sınırlayarak bireylerin yalnızca kendi görüşlerini destekleyen içerikleri “tüketmesine” neden oluyor. Bu durum, toplumsal uzlaşının zayıflamasına ve kamusal tartışmalarının dar bir çerçevede şekillenmesine yol açıyor. Bu bağlamda, sosyal medyanın bireylerin kamusal alan anlayışını nasıl dönüştürdüğünü incelemek, günümüz toplumlarının iletişim pratiklerini ve demokratik süreçlerini anlamak için kritik bir önem taşıyor.

Sosyal medya platformlarının kullanımının hızla artışı, e-demokrasiye olan inancı pekiştiren bir gelişme olarak görüldü. Dijital ortamda bireylerin daha geniş kitlelere ulaşabilme ve etkileşimde bulunabilme olanakları, demokratik katılımın güçleneceği ve halkın karar alma süreçlerine daha etkin katılım gösterebileceği yönünde iyimser bir bakış açısı oluşturdu. Ancak, mevcut durumda bu iyimser yaklaşıma yönelik eleştirel bakış açısının güçlendiği görülüyor.

Sosyal medya platformları, büyük ölçüde kar amacı güden özel şirketler tarafından yönetiliyor ve bu platformlar, kullanıcı verilerini toplamak ve reklam gelirleri elde etmek amacıyla şekillendiriliyor. Bu durum, toplumsal etkileşimin ötesinde demokratik süreçleri manipüle etme, dezenformasyonu yayma ve kamuoyunu yönlendirme potansiyeli taşıyor. Sonuç olarak, sosyal medya demokratik katılımı teşvik etmekten çok kar maksimizasyonu doğrultusunda siyasi ve toplumsal süreçleri şekillendiren hatta bu süreçleri baltalayan bir mekanizmaya dönüşebiliyor.

E-demokrasi nedir?

Bir adım geriden alacak olursak, e-demokrasi vatandaşlar, sivil toplum ve hükümet arasında demokratik yönetime katılmada internet ve çevrimiçi platformları kullanmayı öngörür. E-demokrasi, daha etkili, daha meşru ve daha şeffaf kararlar almak için hükümet ve kamu görevlileriyle işbirliği yapan bilinçli ve aktif bir yurttaşlık anlayışını teşvik eder. Ayrıca e-demokrasi, kamu hizmetinde yüksek verimlilikte, daha yenilikçi bir yönetim anlayışının gelişmesine imkan sağlar. İnternet altyapısı imkanlarıyla e-demokrasinin gelişmesi, zamandan tasarruf sağlarken bireylerin fiziksel olarak bir yere bağlı kalmaksızın sürece katılabilmelerine olanak tanır. Böylece geleneksel katılım engelleri aşılır ve siyasi katılım daha geniş bir kitleye yayılabilir.

E-demokrasi, idarecilere vatandaşlarla işbirliği içinde demokratik bir toplum oluşturmak için yeni fırsatlar sunar. Bu anlamda e-demokrasi, temel hak ve hürriyetlerin, siyasal özgürlüklerin görüldüğü biçimsel demokrasinin bir adım ötesine geçer. Zira burada karar alma süreçlerine daha aktif katılım söz konusudur. Bugünkü koşullarda e-demokrasi, yeni bir demokrasi türü olarak değil, mevcut demokrasilerin bilişim teknolojileri ile iyileştirilmesi olarak görülebilir.

E-demokrasinin gelişim süreci üç aşamada ele alınabilir. Enformasyon aşaması, danışma aşaması ve katılım aşaması e-demokrasinin üç ana unsurudur. İlk aşama olan enformasyon, zayıf e-demokrasi olarak tanımlanır ve e-devlet uygulamalarıyla ilişkilidir. Bu aşama, bilginin yayılmasını ve kamu hizmetlerine erişimi sağlar. İkinci aşama olan danışma, güçlü e-demokrasi olarak kabul edilir ve çevrimiçi katılım süreçlerini içerir. Burada vatandaşlar, yöneticilere danışarak fikirlerini iletebilirler. Son aşama olan katılım ise hızlı e-demokrasiyi temsil eder. Yani vatandaşların demokratik süreçlere aktif olarak katılımını sağlar ve siyasi kararlar üzerinde daha doğrudan bir etki kurmalarını mümkün kılar. Bu üç aşama, bireylerin politik tüketicilikten politik üreticiliğe geçmesini sağlayarak katılımcı bir demokratik yapıyı destekler.

Sosyal medya, üçüncü aşama e-demokrasi için önemli bir fırsat sundu ve vatandaşların yalnızca bir konuda bilgilendirilmekle kalmadığı, hem gündemin hem de o gündemle ilgili kararın vatandaşlar tarafından belirlendiği bir yapıya kapı araladı.

Bu aşamalarda vatandaşın rolü, giderek daha fazla politik üretici olmaktır. E-demokrasi, bireylerin karar alma süreçlerine etkin bir şekilde katılmalarını mümkün kılarak toplumsal katılımı güçlendirir. Aynı zamanda, hükümetler için de şeffaflık, hesap verebilirlik ve halkla daha yakın bir ilişki kurma fırsatları sunar. Sonuç olarak, e-demokrasi bireylerin sadece bilgiye erişimini değil, aynı zamanda bu bilgiyi toplumsal kararlar üzerinde etki yaratacak şekilde kullanmalarını da sağlar.

Sosyal medya platformları demokratik süreçleri olumsuz etkiliyor

Sosyal medya platformları, başlangıçta demokrasiyi güçlendirme potansiyeline sahipken zamanla demokratik süreçler üzerinde olumsuz etkiler yaratmaya başladı. Bu dönüşümün temel nedenlerinden biri, platformdaki algoritmaların kullanıcıları daha fazla etkileşim sağlayacak içeriklere yönlendirmesi ve bunun sonucunda kutuplaşmayı derinleştirmesidir.

Algoritmalar, genellikle daha şok edici, duygusal ya da aşırı kutuplaştırıcı paylaşımları ön plana çıkararak toplumsal diyalogları daraltıyor ve toplumda benzer görüşlerin etrafında toplanan kapalı devre grupların oluşmasına yol açıyor. Bu durum, bireylerin karşıt görüşlere ulaşma ve bu görüşlerle sağlıklı bir şekilde tartışma yeteneğini zayıflatıyor. Dolayısıyla toplumsal uzlaşının sağlanması zorlaşıyor. Ayrıca, sosyal medyada yayılan dezenformasyon ve yanlış bilgiler, seçmen davranışlarını manipüle etmek için araç olarak kullanılabiliyor. Sosyal medya platformları, bilgi manipülasyonları ve sahte haber kampanyalarıyla demokrasiyi tehdit eden bir ortam yarattı. Bu tür dezenformasyonlar da halkın doğru bilgiye erişimini engelledi.

Sosyal medya platformlarında demokrasiye yönelik bir diğer tehdit unsuru ise bu platformların merkezileşmiş yapısı ve dijital gözetim araçlarıdır. Büyük teknoloji şirketleri, kullanıcı verilerini toplayarak ticari çıkarlar doğrultusunda içerik önerilerini şekillendiriyor. Bu merkezileşmiş kontrol, platformların içerik moderasyonuna ve bilgi akışını manipüle etmesine olanak tanıyor. Örneğin, sosyal medya üzerinden yayılan siyasi içeriklerin, belirli ideolojik eğilimlere hizmet edecek şekilde şekillendirilmesi, toplumsal kutuplaşmayı derinleştiriyor ve bireylerin farklı bakış açılarıyla karşılaşma olasılığını azaltıyor.

Sosyal medyada beyin çürümesi tehlikesi: Nasıl korunmalı? Sosyal medyada beyin çürümesi tehlikesi: Nasıl korunmalı?

Ayrıca bu platformlar güçlü aktörler tarafından dijital gözetim aracı olarak kullanılabiliyor. Sosyal medya platformlarında uygulanan gözetim politikaları ve kullanıcı davranışlarını izleme pratikleri, bireysel özgürlükleri tehdit ediyor ve kamusal alanın demokratik işleyişini zayıflatıyor. Sonuç olarak sosyal medya, hem içerik üreticileri hem de tüketicileri üzerinde güçlü bir etkiye sahip oluyor. Bu etki, demokratik değerlerin erozyonuna yol açıyor. Bu durum, dijital ortamda daha fazla kamusal denetim ve şeffaflığın gerektiğini ortaya koyuyor.

Kaynak: AA