Bugün gelinen noktada Türkiye; yeni bir medeniyet sıçraması yapmak için her şeye sahiptir. Türkiye sahip olduğu; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti yapısıyla, genç, eğitimli nüfusu ile önemli avantajlara sahiptir. Türkiye hedefine yönelik; ne yapmalı? Nasıl yapmalı? Sorularına bir an önce cevaplar bulmalı, taşları yerlerine oturtmalıdır. Elbette bunun için, beyinler çatlatırcasına çalıştırılmalıdır. Türkiye’mizin; hedefi tek olmalı, ama bu hedefe yönelik her zaman alternatifleri olmalıdır. Her meslekten herkes, “Büyük Güçlü Türkiye” ideali ile yatmalı bu idealle kalkmalıdır. Ülke olarak bağımsız stratejiler geliştirebilmeliyiz. Bağımsız stratejiler geliştirebilmemiz içinde; kendi ayaklarımız üzerinde durabilmeyi başarmalıyız. Dünya dengelerini iyi okumamız lazımdır. Gelecek yüzyılı kurgulamak için yaşadığımız çağı doğru anlamamız gerekir. Türkiye’mizi, elini güçlendirecek, gelişmeleri göğüsleyebilecek donanıma kavuşturmalıdır. Dünyanın kalp atışlarını hissetmeliyiz. Dünya siyaseti ve ekonomisi nereye gidiyor? Bunun için dengeleri iyi okumamız gerekir. Dengeleri okumak demek, çağı anlamak, geleceği planlamak demektir. Dünyanın gidişatına senkronize olmak demektir.
Türkiye elindeki kozları artırmalıdır. Uluslararası yarışta bu kozlarını iyi kullanmalıdır. Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir. Kafkaslar’dan, Ortadoğu’ya, Afrika’dan, Balkanlar’a hatta Avrupa’ya kadar Türkiyesiz yapılan hiçbir planın başarı şansı yoktur. Türkiye’nin tüm bu bölgelerde nüfuzu, ağırlığı vardır.
Tarihimiz diğer milletlerle binlerce yıl bir arada yaşayabildiğimizi göstermektedir. Tarih göstermiş ve şahit olmuştur ki; bu millet çok güzel işler yapmaya muktedirdir. Kendi kimliğine, gücüne, milletine ve tarihine dayanmayan toplumların varlıklarını uzun süre devam ettirmeleri mümkün değildir. Kaderini bir başka ülkenin veya birliğin alacağı kararlara bağlayanların akıbetleri; Filistin’den, Afganistan’dan, Irak’tan, Suriye’den farklı olmayacağını da bilmeleri lazımdır.
Türkiye modern bir ülkedir. Evet, ama modern bir ülke olmamız, Batı tipi emperyalist küreselleşmeye boyun eğeceğimiz, onların kölesi olacağımız anlamına gelmez. Biz içlerinde olsak da Türkiye olarak var olmalıyız. Karşılarında olsak da yine Türkiye olarak var olacağız.
Şu asla unutulmamalıdır: Biz köklü bir geçmişi, kültürü olan bu birikimlerinden dolayı da her zaman “Medeniyet Projesi” olan bir gücüz, ülkeyiz. Güneş zamanı gelince doğar. Ve asla unutulmamalıdır ki gecenin en karanlık anı, şafağın söktüğü andır. Biz Türkiye’yiz, her zaman; büyük düşünmek zorundayız. Türkiye kendi olmalıdır. Aydınımız; kavramların kargaşası içerisinde boğulma yerine, geleceğe bakmalıdır. Birey veya toplum olarak zevklerimizde, alışkanlıklarımızda, inanışlarımızda, tercihlerimizde, düşüncelerimizde ne denli güdülebilir olduğumuzu tartışmaya açmalıyız. Dünyaya kendi kavramlar dünyamızdan bakmalı, önce kendimiz olmayı başarmalıyız. Ne kadar kendimize ait olduğumuzu ve ne kadar kendimizi temsil ettiğimizi sorgulamalı, safımızı netleştirerek, hiçbir tereddüde düşmeden bütün kurum ve kuruluşlarımızla, aydınlarımız, siyasetçilerimiz, bürokratlarımızla insanlığın özlemle beklediği “Büyük Türkiye”yi kurmak için çalışmalıdır. Büyük düşünmezsek, bizi küçültmeye çalışanların planlarına dur diyemeyiz…