“Tam EVET diyeceğim” başlığıyla sosyal medyada bir paylaşım dolanıyor. Söylemler, FETÖ’nün darbeye zemin hazırlayıp hükûmeti yıkmak için kurduğu kumpasları ve söylemleri tekrar ediyor. Muhtemelen bunu yazan, -FETÖ’ye de çakıyor görünmesine rağmen- FETÖ’nün yalan makinesi kalemşorlarından biridir.
Yazıyı okuyunca gaza geldim ve “Benim ruhumda muhalefet var, muhalif bir kişiliğe sahibim; bu referandumda ben de HAYIR diyeyim.” dedim.
Tam HAYIR diyecektim ki!..
Gözümün önüne ilk meclisi açan kadro, meclisin dualarla açılışı geldi. Sonra da İstiklal mücadelesinin çilesini çeken, küffara karşı Din-i İslam’ın, Ümmet-i Muhammed’in, ülkemizin düşman işgalinden kurtuluşu mücadele eden kahramanların ikinci meclis oluşturulurken tasfiye edilmesi!.. İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy, “Bu HAYIRCI zihniyet, beni çok sevdiğim ülkemden sürgün etti, beni unutturmaya çalıştılar Türk milletine, ölümümde devlet erkanından kimse yoktu cenazemde!..” diye haykırıyordu karşımda!..
“Ben nasıl olur da bu zihniyetle birlikte HAYIR derim.” diyerek vazgeçtim.
Tam HAYIR diyecektim ki!..
Gözümün önüne İskilipli Atıf Hoca geldi. “Şapka Kanunu çıkmadan 2 yıl önce yazdığım bir yazıdan dolayı bana idam cezası verdi bu zihniyet!” dedi. Gözümün önünde götürdüler darağacına, arkasından bakakaldım gözyaşları içinde.
Sonra “Şalcı Bacı” dedikleri Erzurumlu kadın geldi gözlerimin önüne!.. Çarşaflı bir kadını sürükleye sürükleye götürüyorlardı. “Kadın şapka giye ki asıla…” diye söyleniyordu. Suçu nedir dedim, Şapka Kanunu’na muhalefet dediler. Astılar masum bir kadını hem de Şapka Kanunu’na muhalefetten!.. Bir kâbus bile bu kadar akıl ve mantığa aykırı olamazdı.
“Ben nasıl olur da bu zihniyetle birlikte HAYIR derim.” diyerek vazgeçtim.
Tam HAYIR diyecektim ki!..
Gözümün önüne Adnan Menderes geldi. Kapatmışlardı Yassıada’ya!.. İftiranın bini bir paraydı. Ülkeye çağ atlatan adamı, vatana ihanetle suçluyorlardı. Etmedikleri zulüm, atmadıkları iftira kalmamıştı. Nezaket timsali bir başkanı astı gaddarca, canice bu HAYIRCI zihniyet!..
“Ben nasıl olur da bu zihniyetle birlikte HAYIR derim.” diyerek vazgeçtim.
Tam HAYIR diyecektim ki!..
12 Mart ve 12 Eylül darbeleri geldi gözümün önüne!.. Aman Allah’ım, ne felaketti o günler!.. Hak hukukun olmadığı, gencecik fidanların dar ağaçlarında sallandırıldığı; insanların alçakça, canice işkencelere uğradığı; hapislerde çürütüldüğü!.. Sebebi neydi bu darbelerin? Hükûmet kurulamaması, cumhurbaşkanı seçilememesi vb. bahanelerle ordu darbe yapıyordu.
Peki, bu ana yasa değişikliği hangi sorunu çözüyor? Hükûmet kurulamaması ve cumhurbaşkanı seçilememesi gibi darbenin en büyük gerekçeleri ortadan kalkıyor, istikrar geliyor. Peki, ben istikrardan mı rahatsızım, darbesever miyim? Kendimi yokladım, bunların hiçbiri değilim.
“O hâlde ben nasıl olur da bu zihniyetle birlikte HAYIR derim.” diyerek vazgeçtim.
Tam HAYIR diyecektim ki!..
Necmettin Erbakan Hocam, geldi gözümün önüne!.. “Ben bu ülke için, Ümmet-i Muhammed için çalıştıkça bu HAYIRCI zihniyet, sürekli engelledi beni. Partilerimi kapattılar, hapislere attılar, iftiralar attılar, hakaretler ettiler. Şimdi sen kalkmış, bunlarla aynı yolda yürümeye kalkıyorsun. Yazıklar olsun sana, hadi oradan!..” dedi. Utançtan kıpkırmızı oldum.
“Ben nasıl olur da bu zihniyetle birlikte HAYIR derim.” diyerek vazgeçtim.
Tam HAYIR diyecektim ki!..
28 Şubat süreci, gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti. Başörtülü gencecik kızlar polis tarafından yerlerde sürükleniyor, okullarına alınmıyor, derslerden polis zoruyla çıkarılıyor, biz ise her gün kendi polisimiz tarafından coplanıyorduk. Başörtülü ve sakallı memurlar, memuriyetten atılıyor ve eylem yapan 13-14 yaşındaki kızlar idamla yargılanıyordu. Bize bunları yaşatanlar, bu HAYIRCI zihniyetti.
“Ben nasıl olur da bu zihniyetle birlikte HAYIR derim.” diyerek vazgeçtim.
Tam HAYIR diyecektim ki!..
Gözümün önüne 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Reisimiz Recep Tayyip Erdoğan geldi. Müthiş bir vicdan azabı hissettim, kendimi “vefasız, nankör, vicdansız” olarak niteledim. Recep Tayyip Erdoğan ki ülkeyi ne hâlde devralmıştı. “Senin hanımın dâhil üniversitelere alınmayan, okullardan atılan, insan yerine bile konulmayan başörtülülere tüm kapıları açmış olması bile yeterken peşinden gitmen için sen neyin kafasını yaşıyorsun?” dedim öfkeyle kendime!.. Tüm şer odaklarının hedefinde olan, tüm küffarı karşısına alan, Allah’tan gayrısı karşısında eğilmeyen, Ümmet-i Muhammed’in umudu olmuş bir adamı değil de ülkeye her türlü melaneti yaşatmış bir zihniyeti destekleyecektim öyle mi?
İmam Şafii’ye, “Fitne zamanı Hak ehlini nasıl bulabiliriz?” diye sorarlar. “Düşman oklarını takip edin, sizi hak ehline götürecektir!..” der. Hiçbir şey bilmiyorsanız düşman oklarını takip edin!..
Ona göre ister EVET, ister HAYIR deyin!..