İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, davetli olarak gittiği ABD Kongresi’nde yaptığı konuşmanın neredeyse her cümlesinin ayakta alkışlanması, insanlık adına utanç vericiydi.

Washington’dan dünyaya yansıyan görüntüler, ABD’nin İsrail yanlısı tavrını ve aynı zamanda uluslararası sistemin çarpıklığını, soykırımla suçlanan bir katili coşkuyla alkışlayanların veto hakkına sahip olduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden (BMGK) adil kararlar çıkmayacağını bir kez daha gösterdi.

Yaklaşık bir saat süren konuşma, baştan sona yalanlarla doluydu.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), o yalanların hepsini deşifre etti.

Örneğin Netanyahu, İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nde tek bir sivil dâhi öldürmediğini öne sürdü.

Sanki çoğu kadın ve çocuk 40 bine yakın masum insanın hepsi, silahlı direnişçiymiş ya da o kadar insan bombalarla katledilmemiş de normal ölümle hayatını kaybetmiş gibi.

Ne o utandı ne de onu coşkuyla alkışlayanlar.

İsrail Başbakanı’nın ABD Kongresi’nde alkışlar arasında yaptığı konuşma, işgalcilerin Gazze Şeridi’nde işledikleri katliamlara ABD’nin de doğrudan ortak olduğunun bir başka kanıtı.

Diğer bir ifadeyle Filistin direnişinin karşısında sadece İsrail değil ABD de var.

İşin içinde ABD olunca Orta Doğu’daki müttefiklerinin - isteseler bile - çok fazla bir şey yapamayacakları unutulmamalı.

Bu gerçeği göz ardı eden savaş ve barış hesapları, daha en baştan yanlış olur.

Netanyahu konuşmasında, Gazze Şeridi’ni yeniden işgal gibi bir niyetlerinin olmadığını söyleyerek savaşın ardından bölgeyi kimin yöneteceğine dair İsrail hükümetinin görüşünü dile getirdi.

Gazze Şeridi’nin “silahtan ve radikalizmden” arındırılmasının güvenli bir gelecek, refah ve barış getireceğini savundu.

“Gazze’de, İsrail’i yok etmeye çalışmayan sivil bir Filistin yönetimi olmalı.” dedi.

Fetih’in silah bıraktığı ve direnişin yasak olduğu Batı Şeria’da, yıllardır Netanyahu’nun bahsettiği türden bir yönetim var.

Fakat o vaat edilen güvenli gelecekten, refah ve barıştan eser yok.

Tam tersine, işgal güçleri ve “Yahudi yerleşimciler” adı verilen terörist çeteler, Filistinlilere kan kusturuyor.

Hamas ve diğer direniş grupları, savaş sonrası Gazze Şeridi’nin yönetimi için dışarıdan müdahalelerin kabul edilmeyeceğini açıklarken konuyla ilgili çeşitli senaryolar havada uçuşuyor.

Wall Street Journal’a göre, işgal ordusu çekildikten sonra Gazze Şeridi’nde, uluslararası barış gücü desteğinde ve Muhammed Dahlan gözetiminde Filistinli 2500 güvenlik görevlisinin konuşlandırılması gündemde.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yönetimine yakınlığıyla bilinen siyaset profesörü Abdulhalık Abdullah ise “BAE’nin üç Arap ülkesi ve dört Arap olmayan ülkeyle, ABD’nin koordinesinde ve Filistin Yönetimi’nin onayıyla savaştan sonra barışa yol açmak için Gazze Şeridi’ne gideceğini” öne sürüyor.

Filistinli gruplar, geçenlerde Pekin’de bir araya gelerek Gazze Şeridi için ortak bir yönetim oluşturma amacıyla “ulusal birlik” anlaşması imzaladılar.

Ancak Mahmud Abbas başkanlığındaki yönetimin olumsuz tavrına ek olarak İsrail ve ABD’nin Hamas’ı hiçbir şekilde yönetimde görmek istememesi sebebiyle bu anlaşmanın da öncekiler gibi kâğıt üzerinde kalması kuvvetle muhtemel.