Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Araştırma Hizmetleri Başkanlığı, Haziran 2016 tarihinde ‘Genel olarak ve Türkiye uygulamaları itibariyle Parlamenter sistemin sorun alanları’ adı altında bilgi notu hazırladığı ortaya çıktı.

Yasama Uzmanı Halit Tunçkaşık imzalı 21 sayfalık bilgi notunda TBMM’nin mevcut sistemin sorunlarını açıkça tespit ediyor ve özetle şu görüşlere yer veriyor:

“Hükümetin yasama organından çıktığı ve yasama organının güvenine bağlı olarak görev yaptığı hükümet sistemine parlamenter sistem denir. Parlamenter sistemin hem bünyesel olarak taşıdığı genel sorun alanları, hem de Türkiye uygulamasında görülen özel sorun alanları bulunmaktadır.

Genel sorunlar, sistemin yapısal sorunlarıdır. Bunlar, yönetimde istikrarsızlığa yol açmak, güçsüz ve verimsiz hükümetlerin kurulması; Hesap verilebilirliğin düşük olması. Yürütmenin aşırı güçlendiği zamanlarda kuvvetler ayrılığının yok olması. İstikrar-temsil paradoksunun yaşanması ve muhalefetin partizanlığı karşısında çoğunluğun baskıcılığı paradoksudur.

Parlamenter sistem, Türkiye’de ülkenin özgül koşullarından kaynaklanan çeşitli sorunlar da tecrübe etmiştir. Bu sorunlar şöyle sıralanabilir.

1961 Anayasası’ndaki aşırı temsil vurgusu ağır hükümet istikrarsızlıklarına yol açmıştır. Buna karşılık, 1982 Anayasası ile yönetimde istikrar merkeze alınınca, temsil zaafı meydana gelmiştir. Yine 1982 Anayasası ile Cumhurbaşkanı’na geniş yetkilerin verilmesi, yürütmenin iki başlılık sorununu doğurmuştur. 2007’de Anayasal değişiklikle Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kuralı ile bu çatışma potansiyeli derinleşmiştir.

Türkiye’de parlamenter sistem, yönetimde istikrar ile temsilde adalet arayışlarının gelgitlerine sahne olmuştur. Çok partili hayatın başında, eksik temsille istikrar sağlanırken 1961 Anayasası istikrarı, 1982 Anayasası ise temsili ikinci plana atmıştır.

Yürütmenin yasama üzerindeki etkisi, Türk parlamenter sisteminin sorun alanlarından bir diğeridir. Parti gruplarının anayasal gücü ve özellikle tek partili hükümet dönemlerinde kuvvetlerin birleşmesi, parlamentonun ve parlamenterlerin etkisini yitirmesine yol açmaktadır.

Türkiye parlamenter sisteminin bir sorun alanı da komisyon ve genel kurul görüşmelerinin neticeyi etkileyecek tartışma özelliği taşımaması ve iktidar-muhalefet bloklarının çekişmesi şeklinde cereyan etmesidir. Aynı blok anlayışı, yasamanın yürütmeyi denetleme işlevinin de cılız kalmasına neden olmaktadır.

Parti grubu ve disiplini milletvekilleri üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Parti içi demokrasi işlememekte ve bir milletvekili ya parti liderinin otoritesini kabul etmekte ya da partiden istifa etmek durumunda kalmaktadır. Böylece çoğunluğa sahip olan yürütme, yasamaya kolayca hükmetmektedir. Milletvekilleri kendi özgür iradeleriyle hareket etmemekte, yasama süreci partizan taktilerin etkisinden kurtulamamaktadır. Bu partizan yaklaşımlar, hükümetin denetlenmesini zorlaştırmaktadırlar.”

İşin özüne gelelim… Milletvekilleri daha özgür olacak ve daha çok kanun yapmakla meşgul olacaklar. Bakanlarla mecliste dip dibe iş takibi yapamayacaklar. Yürütme de meclisten ayrı olacağı için, bakanlar da milletvekillerinin baskısı altında olmayacak. Milletvekilleri de iş takipçilerinin baskısı altında kalmayacak.

Parlamento kendi işini yapacak, yürütme de kendi işini yapacak. İş takipçiliği bitecek.

Bakanlar mesailerini mecliste değil, bakanlıkta harcayacaklar. Bu sistemi tek adamlığa bağlayanlara şaşıyorum. Yüzde 50’nin üzerinde milletten güvenoyu alacak olan Cumhurbaşkanı yürütmenin başı olarak yetkili olması tek adamlık değildir.

Bu değişiklikle Cumhurun iktidarı, milletin de özgürce yasa yapan vekilleri olacak…