İran’ın geçtiğimiz günlerde Suriye, Irak ve Pakistan’a düzenlediği saldırılara her üç ülkeden farklı tepkiler geldi.
Suriye’de vurulan yerler zaten rejim güçlerinin de hedefinde olduğu için Şam’ın saldırılardan memnun olduğu söylenebilir.
Erbil’e düzenlenen balistik füze saldırıları üzerine Bağdat, Tahran’ı Birleşmiş Milletler (BM) ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) şikâyet etti.
Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, İran’ın İsrail’e saldıramadığı için Irak’a saldırdığını söyleyerek İran ve İsrail arasında “angajman kuralları” konusunda anlaşma olduğuna dikkati çekti.
Irak halkı arasında da saldırılar sebebiyle İran’a ciddi bir tepki var ve söz konusu tepki kendini şimdilik “İran mallarını boykot çağrıları” şeklinde gösteriyor.
İran’ın saldırılarına en sert tepki Pakistan’dan geldi.
Tahran Büyükelçisi’ni geri çağırma kararı alan Pakistan, ülkesini ziyaret etmekte olan İran’ın İslamabad Büyükelçisi’nin de bir süre geri dönmemesini istedi.
Pakistan’ın asıl cevabı ise diplomatik değil, askerî oldu.
İslamabad’dan yapılan açıklamada, İran’ın Sistan-Beluçistan eyaletinde “teröristlerin saklandıkları yerlere” yönelik bir dizi hassas askerî saldırı gerçekleştirildiği belirtildi.
Bu tür krizlerde taraflara sükûnet çağrısı yapılır ve çoğu zaman saldırıya uğrayan ülke, tepkisini diplomatik yollarla ifade ederken “misilleme hakkının saklı olduğunu”, “saldırıya uygun yer ve zamanda cevap verileceğini” söyler.
Pakistan’ın yaptığı gibi, sıcağı sıcağına askerî misilleme çok fazla görülen bir durum değil.
Bu noktada şu soru gündeme geliyor:
Pakistan’ın tepkisi neden bu sertlikte ve ivedilikte oldu?
Aslında bu sorudan önce bir başka soruya cevap aramak gerekiyor.
İran nasıl oldu da Pakistan’a saldırma cüreti/gafleti gösterdi?
Çünkü “nükleer güç” Pakistan, bir Irak ya da Suriye değil ve olmadığını da gayet net bir şekilde Tahran’a hatırlattı.
Pakistan’da ordunun ülke yönetiminde önemli bir ağırlığı var.
Dünyanın en güçlü orduları listesinde Pakistan, Türkiye’nin hemen ardından dokuzuncu sırada yer alıyor.
İran ise 14’üncü sırada.
İran’ın saldırılarına askerî misillemede bulunmamak Pakistan ordusu için ciddi bir prestij kaybı olacak, düşmana karşı caydırıcılığı sorgulanacaktı.
Öncelikli görevi ülkenin bağımsızlık ve egemenliğini korumak olan Pakistan ordusunun dışarıdan gelen böyle bir saldırı ve egemenlik ihlali karşısında sessiz kalması mümkün değildi.
Ayrıca saldırıya derhâl karşılık vermemek İran’ın daha sonra Pakistan’a benzer saldırılar düzenlemesine kapı açacaktı.
Pakistan hiç tereddüt etmeden misillemede bulunarak o kapıyı kapattı.
Komşu iki ülkenin karşılıklı saldırıları bölgede gerginliği yükseltirken Ankara’dan taraflara “itidal ve sağduyu” çağrısı yapıldı ve Türkiye’nin anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözümü konusunda deneyimlerini paylaşmaya hazır olduğu ifade edildi.
Pakistan’ın ve İran’ın şu aşamada gerginliği tırmandıracak adımlardan kaçınmaları bekleniyor.
İslamabad’dan yapılan açıklamada, “Pakistan, İran İslam Cumhuriyeti’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne tam saygı duyuyor.” ifadesine yer verilerek diyalog ve iş birliği çağrısı yapılması; Pakistan’ın İran’a verilen mesajı yeterli gördüğüne ve daha ileriye gitmeyeceğine işaret ediyor.