Aşağıda okuyacaklarınız “Beyaz Usta Siyah Çırak” romanımdan bazı bölümler.

Bir kez daha bu günü göz önüne alarak okuyalım istedim.

Yıllar önce zihinde başlayan hastalığın giderek uluslararası güçlerin köpürtmesiyle nasıl organizeli bir hainliğe, kitlesel bir histeriye dönüşebileceğine dikkat çekmek istemiştim:

“Aciz olanlar kurtarıcı ararlar, neden bu insanlara kendilerine ve onları yaratan Allah’a güvenmelerini, peygamberlerinin gittiği yoldan gitmelerini söylemiyorsun.

Anlattığın bir iki menkıbe ile mi olacak her şey? Mehdigelecekse gelecek, bundan bize ne! Hem sen senin dışındakendini mehdi ilan etmiş pek çok sapkını görmüyor musun,insanları ne durumlara sürüklüyorlar.

Kimlerin oyuncağıoluyorlar farkında değil misin?

Gerçeğe, kibir ve kendinde yücelik üretme gibi süfli arzularıntamamından vazgeçmeden ulaşamayız Jammer.

İnsanların irade teslimiyetleri, gerçek özgürlüğe ulaşmakniyetiyle gerçekleşmeli. İçinde, kölelik ve sende takılıp kalmayıbarındıran bir bağlılığı nasıl özgürleşme olarak kabuledebilirsin? Bir dişliden kurtulup diğerine kapılan insanlarınözgürleştiklerinden nasıl söz edebilirsin?

Tanrı Dağı’nın zirvelerinde Olympos ile sohbet ettiğiniiddia ediyorsun, bense sadece küçük bir kum tepeciğindeoturduğunu, konuştuğun kişinin nefsin olduğunu söylüyorum.

Sen tek başına çıktığın yolculukta türlü duraklardanaldığın bilgilerden beslenerek yoluna devam ettin. Bir sürüinsanı da arkana taktın. Yanına kattığın kişilerin övgüleri senibiçimlendirdi, onlardan aldığın doğru ya da yanlış ilhamlarve sanrılar neticesinde kendini hep yeni baştan kurguladın.

Sen onları, onlar seni ayartıp durdular.

İç yolculuğunda edindiğin bu tecrübelerle kimi taşları yerineoturtabildin, kimisini de yerinden ettin. Aslında yerineoturtmayı düşlediğin taşın hiç de yerine oturmadığını vebunun sende problemlere sebep olduğunu gördün. Amabunu hiçbir zaman kendinden bilmedin. Karşındakininnefsinin yeterli olgunluğa erişemediğine, sınavı kaybetmişolduğuna yordun. Kendi çanağında toplamaya çalıştığıninsanların hepsini bir bildin ve yanıldın.

Mistisizmi kullanarak etrafındaki insanların sana tutkuylabağlı kalmalarını istedin. Bu kez sahte düşler oluşmayabaşladı. Sana, kendine koyduğun isimlerle seslenilmesiniarzu ettin. Bu, senin hükümranlığını pekiştirecekti. SanaMevlana denmesini, Efendi denmesini arzuladın.

Bunuteşvik ettin. Sana bu şekilde seslenmeyenleri eksik bildin.

Onların nefislerinin direncinden dolayı sana istediğin şekildehitap etmediklerini sandın. Bu davranışlarınla insanlarıeğitmek bir yana, sakat bir inanca sürüklediğinin farkındadeğil misin? Farkında değilsen kötü, ama bunu kasıtlı olarakyapıyorsan bu çok, çok daha kötü. Akıllara girmeyi, onlarınağzından konuşmayı erdem zannediyorsun. Kendi ağzındansöylemeye cesaret edemediklerini başkalarının ağzından,bambaşka dillerle seslendiriyorsun. Bunu nasıl başarıyorsunbilmiyorum ama bir şekilde insanların zihinlerine girip onlarıkontrol edebiliyorsun. Bu doğru değil Jammer.

Ruh, kendinde var olan özü itibariyle cennete meyleder.Şayet dünyevi köleliği cazip hale getirir, sana olan cazibeniniştihasını kabartırsan o ruhları iğdiş eder, aşağı çekersin.Özü itibariyle cennete meyilli olan insanı, acizleştirerekona nasıl faydalı olabilirsin? Çevrendekilerin hiçbir yerevaramadıklarını görmüyor musun?

İnanmak istediklerine inanmaya başlıyorlar. Gördüklerinizannettikleri şeyleri görüyormuş gibi sana anlatıyorlar.

Sen de onları adeta kutsuyorsun. Beyin insana türlü oyunlaroynar, bunların hiçbir önemi yok dinimizde. İnsanlarıbambaşka biri olduklarına inandırıyorsun. Bu kez Kur’anve Sünnet çizgisinde yaşamak yerine rüyalarla, vehimlerleavunan garip tavırlı köleler ortaya çıkıyor.

Bütün bu konuşmaları duvarda hiç hareket etmeden dinleyenkertenkele birden hareketlendi ve klimanın borusunungeçtiği delikten hızla dışarı kaçtı.

Köyün bütün köpekleri ulumaya başladı.

Nil’de pusuya yatmış bir timsah hızla avının üzerine atladı,güçlü bir çene darbesiyle dişlerini geçirdiği avının kemiklerinikırarak nehrin derinliklerine süzüldü.

Birden elektrikler kesildi. Ardından tekrar geldi.

Lambagöz kırpıyordu.

Bundan sonrasını kontrol etmem mümkünolamayacaktı.”

BEYAZ USTA SİYAH ÇIRAK