Bir ülke düşünün on beş yılda üç kat büyüsün…

Öyle böyle değil muhteşem bir ülkeye dönüşsün…

Öyle bir büyüsün ki yedi düvel bir asır önce olduğu gibi yeniden oyun içinde oyun kursun, kadim bir liderde oyun içinde oyunlar bozsun…

Onlar saldırdıkça çelikten bir bilek olsun…

Onlar setler çekerken Türkiye kaleler kursun…

Onlar durdurmak isterken Türkiye ele avuca sığmaz aslan parçası olsun…

Milletler biriktirip dua orduları ile yürüsün…

Onların planı değil Allah’ın yanında olanların planları galip gelir ve geldi…

Bir ülke düşünün şehrin içme suyunun haftada sadece bir gün aktığı, sokakların çöp dağlarından geçilmez olduğu…

Yeşile hasret kalındığı…

Ve daha bizim bile yetişemediğimiz onlarca çağ dışı yaşam koşulları…

Ve bu kıymetli, müstesna millete bunları reva gören zihniyetin bir asra yakın baş olma işgali…

Ve milletin çok şükür yönetimi devralması…

Vatanın kendi sahiplerinin artık baş olması…

Kolay değil bedel ödene ödene gelinen onca başarılar…

Şehit kanları üzerinden yükselen bayrağımızın hür olması…

Menderes’i anlatacak zamanlar yetmez…

Merhum Özal’ı da…

Aziz insan Necmeddin Erbakan Hoca’yla yerelde başlayan zaferleri de…

Yetmez hiçbir şey çileleri de onca güzel işleri de anlatmaya…

Evet ülkemiz karanlık çağlardan aydınlık çağlara geçti ve ülke içerde ve dışarıda yapılan tüm engellemelere rağmen üç Türkiye büyüme başarısı gösterdi…

Neler neler oldu yazsak ömür yetmez…

Hayallerimizi yaşadık…

Üstüne hayal etmeye kalkamadıklarımızı dahi yaşadık…

Düşünün zaferlerin nasıl sesiz ve sakince yapıldığını…

Nasıl insan merkezli bir anlayışın galip geldiğini…

Kimileri görmese de olsun kardeşlerimiz Kabiller imtihanlarımızın hep bir parçası olarak sürüp gidecek…

Ancak ben bugün biraz başka bir yerden bakacağım ülkeme…

Bir gönül duasının içiyle…

Samimi birkaç Murat ile…

Hiç mi eksik gedik meselemiz yok…?

Var elbette…

Ve dünya döndükçe var olacak…

Ancak biz eksik olanı gidermeye talip olmuş bir milletiz her daim…

Cihan lideri Sayın Cumhurbaşkanımız dahi milli eğitim konusunda eksikliklerin olduğunun sitemini etti…

Bizim daha çok işimizin var olduğu ortada…

Ve gerçek bir yaramızdır Milli Eğitim…

Yeni kabine açıklandığında iki bakanlık biraz daha fazla dikkatimi çekti…

En az diğerleri kadar mühim hatta daha mühimdi bir bakıma…

Ancak Milli Eğitim Kültür ve Turizm bakanlıkları başka önemliydi…

Zira en millileştiğimiz çağımızda bu iki temel taşımız zirvede olmalıydı…

Çok iyi işler çıkarmalı, yeniden bir ilme kazanılmalı, başarıdan başarıya koşmalıydı…

Çünkü eğitimimiz yerli ve milli gibi dursa da içine aslında batı anlayışı çok fazla nüfus etmiş ve bir asra yakın süre nesil kendi değerlerine uzak kalarak, başkalaşarak yaşayıp gitmişti…

Bu ülkeye ait insanlar aileler tarafından yetişiyor olsa da okullar düzeyinde beyinler yabancı işgali içindeydi…

Kendi değerleri ve medeniyeti üzerinden büyük bir devlet ve millet olduğumuzu unutturma projeleri de sinsice işlemişti ve elbette her şey öyle çok kolayda değildi…

Nice yaşlı yüzü nurlu insanlarla konuştuğumuzda hep Milli Eğitim’i vurguluyorlardı ve varın ne kadar önemli olduğunu siz düşünün…

Bu yaşta insanlar bu kadar dertleniyorsa mesele mühim olduğundan…

Hiç durmadan düşünelim kafa yoralım…

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na geldiğimizde öncelikle şunu söylemeden geçemeyeceğim…

Prof. Dr. Numan Kurtulmuş bir ekonomi hocası olmasına rağmen bakanlığının kültür olduğunu duyduğumda içimden geçen ilk söz şu oldu…

Kültürümüzü artır ilahi…

Niye mi…?

Biz Ayasofya hayali kuran, Ayasofya sevdası güden kuşakların gençliği ile büyüdük…

Biz de bize aşılanan o bereketli şuurla yoğrulduk…

Kültür Bakanlığı hakikaten Kültür Bakanlığımız olabilir dedim…

Bir kıymetli el yapılamamışları yapabilir dedim…

Dertlenen bir gönül insanı değerlerimizin kıymetini bilir ve değer katabilir dedim…

Mesela Sultanahmet Meydanı’ndan tutun ne kadar mübarek, değerli, ilgi çekici, göz alıcı, eşsiz olan mekânlarımız varsa her bir ara sokağında her yer turizm uğruna alkolün sebil gibi aktığı yerlere dönüşmüş…

Turist memnuniyetine değil kimilerinin rant kapısına dönüşmüş…

Elbette evrensel anlamda değerli olanı paylaşalım ama kimseye israf ettirmeden…

Manevi dokusuna zarar verdirmeden…

Hatta ecdadın ruhunu incitmeden…

İspanya Endülüs’te bizden izleri zalimce silen Batılı kafa bilmez ancak biz incitmeden değerli görmeyi bilen bir milletiz…

Henüz onlarca kıymetli yapılarımız var gün yüzüne çıkmasını beklediğimiz…

Mana ikliminde çağa yön tutacak mekânlar nesillerin ihyası ve inşası için kullanıla bilir olur inşallah…

Ben Numan Hoca’nın il başkanlığı yaptığı döneminin gençliğiyim…

Temizdir, salihtir, mümindir, iyidir Numan Hoca…

Siyaset zor zanaattır ve temiz kalmak hünerdir…

Ben Numan Hoca’nın temiz kalanlardan olduğuna inananlardanım…

Okumaya, ilme inanılmaz önem verir…

Kelebekler gibi yön verici bir üslubu vizyonu vardır…

Kavgadan değil kazanmaktan yanadır kalbi…

Kültürümüzü artıracak, hiç duyulmamış güzel işler yapacak, kıyıda, kenarda kalmış bir sürü güzelliği bu millete kazandıracak işler yapması için dua ederiz…

Genç kuşağı ihya ve inşa etme aşkına şahit olmuş bir kimse olarak Allah’ta nasip ederse başarılı olur ve güzel olur diye düşünüyorum…

Teşvikler doğrultusunda daha fazla genç kalem tutan, eserler yapan, vizyon ortaya koyan, hayran kalınan bir nesil için bir değerdir Numan Hoca…

Hep şöyle dua etmek bir yağmur bekleyişi gibi gelir kalbime…

Allah sizin ellerinizle İyilikler, güzellikler getirsin âdemoğullarına…

Milli değerlerimizi israf eden anlayışın kalıntıları bile kalmasın inşallah hiçbir yerde…

Makamlar hayırda yarışanlar için cennet sevabı olsun…

Milletine, vatanına hizmet edenlerden yazılan ömrünüz olsun…