Türkiye içeride ve dışarıda terör örgütleri DAEŞ, PYD, PKK, YPG, FETÖ ile yoğun mücadele vermektedir.

Türkiye aleyhine birleşme kararı alan bu terör örgütlerinin üst akılları, Avrupa ve Amerika’dan kendilerini ifşa etmeyi de göze alarak destek vermekten çekinmemektedirler. Kanundan kaçanların da hain işbirlikleri ile Türkiye’ye karşı düşmanlıkta bir oldular ve topyekûn saldırı başlattılar. Durmuyorlar ve durmayacaklar. Bu yaşadıklarımızın ‘tek iyi yanı’ tüm düşmanlarımızı açıkça tanıma şansı yakalamamızdır.

Terör örgütleri PKK, PYD, YPG’ye sırtını dayadığını açıklayan ve dahası terör ve teröristlere açıkça destek çıkan HDP de bu üst aklın projesidir. FETÖ’den bir farkı yoktur. Zaten PKK ve FETÖ işbirliği soruşturma dosyalarına da yansımıştır. HDP’li vekillerin Anayasa’yı ve yasaları hiçe sayması da üst aklın gücüne güvenmekten kaynaklıdır. Onlar, önlerine konan Türkiye’nin parçalanması projesinin piyonlarıdır.

Bu piyonlar, dokunulmazlıklarının kaldırılması tartışmaları sırasında, bütün dokunulmazlıkların kaldırılmasından yana tavır koyup ‘Hodri Meydan’ diye de diklendiler. Meclis, tüm vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırdı. Bu sefer haklarında işlem yapan savcılara diklendiler. Yani Anayasa’yı ve yasaları açıkça çiğnediler. Hukuk devletinde olması gerekenler oldu ve önce gözaltına alınıp sonra tutuklandılar. Tutuklandılar, çünkü savcıların çağrılarına dahi uymayan bu siyasi parti temsilcilerinin kaçma ihtimalleri de söz konusu olmuştur.  

15 Temmuz’da Cumhurbaşkanı’na, Meclis’e, Anayasa’ya, hükümete, millete yönelik darbe ve işgal hareketine ses çıkarmayan üst akıl, iş kendi piyonlarını korumaya gelince aslan kesildi. Onlar için Anayasa’nın çiğnenmesi, hukukun işlemesi söz konusu olamaz. Zaten HDP’nin de bu kadar açık terör hamiliği yapmasının nedeni bu üst akla güvenmesidir.

Türkiye’nin ana muhalefet partisinin terör örgütlerinin saldırısı altında olan ülkesinin yanında yer alması gerekmez mi?  Terörle iç içe geçen HDP’nin yanında yer almayı tercih etti…

Ana muhalefet partisi CHP’nin, yayınladığı bildiri ile terör örgütleri PKK, PYD ve YPG’ye sırtını dayadıklarını açıkça ilan eden, terör örgütü PKK’yı siyasi destekçileri kabul eden, Anayasa’yı tanımayan, kanunları takmayan,  milletin meclisinde teröristleri öven sloganlar atan, milletin algısında ‘Terörist’ damgası yiyen milletvekillerine arka çıkmalarına şaşırmadım. Ancak, “Milletvekillerinin tutuklanması Anayasa ve AYM içtihatlarına aykırıdır”  şeklinde açıklama yapmaları akıllara ziyandır.

Yani CHP yine bildiğiniz gibi…

9 Kasım’da neler oldu?

1912 yılında Yunanistan Selanik’i işgal etti.

1921 yılında Benito Mussolini İtalya’da Ulusal Faşist Parti’yi kurdu.

1924 yılında Refet Paşa (Refet Bele), Rauf Bey (Rauf Orbay) ve Adnan Bey’in (Adnan Adıvar) aralarında bulunduğu bir grup milletvekili Halk Fırkası’ndan istifa etti.

1936 yılında Montreux Boğazlar Sözleşmesi yürürlüğe girdi.

1937 yılında Japonya Şanghay’a girdi.

1953 yılında Kamboçya, Fransa’dan bağımsızlığını ilan etti.

1982 yılında 12 Eylül Anayasası, yürürlüğe girdi. Buna göre; Milli Güvenlik Konseyi ve Devlet Başkanı Kenan Evren, Cumhurbaşkanı ilan edildi.

1989 yılında Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığı görevi bitti, Turgut Özal cumhurbaşkanı seçildi.

1989 yılında Doğu Alman hükümetinin iki Almanya arasında seyahati serbest bırakması üzerine, binlerce kişi Berlin Duvarı’nı aşarak Batıya geçmeye başladı. 13 Ağustos 1961’de inşa edilen duvar’ın yıkılmasıyla Soğuk Savaş dönemi sona erdi.

1993 yılında Hırvat topçu bataryaları Bosna’nın Mostar kentindeki Osmanlı Mostar Köprüsü’nü tahrip etti. Köprü 16. yüzyılda yapılmıştı.