Amerika Başkanı Trump, dünyanın tamamını arka bahçesi olarak görüyor. Aslında doğrudan Trump değil, derin ABD… Dahası yükselen Evangelist fırtına…
Bu projeyi öylesine başarılı bir ikna ile yapıyorlar ki, felakete ilk karşı çıkması gerekenler bile destek sırasına giriyor.
Hatırlayalım… Afganistan’da, Pakistan’da, Irak’ta, Libya’da, Mısır’da, Küba’da -kısmen-Suudi Arabistan’da ne olmuştu? Daha dün Brezilya’da ne oldu? Şimdi Venezuela’da olan ne? Yarın Meksika’da, Kolombiya’da neler olacak?
Venezuela’nın emperyalizm karşısında dimdik ayakta durmasını ilk alkışlaması gereken kimlerdi? Elbette sıra kendilerine gelecek korkusuyla Trump’ın hukuksuzluğuna ilk destek sırasına giren Latin Amerika ülkeleri…
ABD için hiçbirinin zerre kıymeti yok!
Venezuela’nın seçilmiş başkanını tanımayan bu eşkıya devlet, Washington’dan, bağımız bir ülkeye ‘vali’ tayin etme hakkını kendinde görebiliyor ve buna kimse ses çıkaramıyor. Dünyanın vay haline!…
Özellikle ileri demokrasi kültürüyle övünen Avrupa’nın bu anti-demokrat alçaklık otobüsüne birbirini ezerek binme yarışı gerçekten korkunç bir manzara…
Bütün bu birkaç yıl içinde yaşadıklarımıza baktığımızda fotoğraf daha da netleşiyor. 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimi ile bugün Venezuela’da yapılmak istenen şey arasında hiçbir fark yok. Son olarak Brezilya’da başardılar. Türkiye’de milletin feraset, irfan ve cesareti, ABD’nin Ankara’ya atamak istediği Pentagon kurmalı valiyi püskürttü, tarumar etti.
Peki, Venezuela son mu olacak?
Elbette olmayacak…
Yönetmenliğini David Gordon Green’in yaptığı “Our Brand Is Crisis” isimli bir film var. 2005 tarihli… Sandra Bullock, Zoe Kazan ve Billy Bob Thornton baştolleri paylaşıyor. Film, bir grup ABD’li politik danışmanın -aslında hepsi CIA elemanı- Bolivya’da istedikleri adayı kazandırmak için yürüttükleri stratejiyi işliyordu.
Yani demem o ki…
Latin Amerika ülkeleri, 1823’te Monroe Doktrini ile başlayan, ABD’nin bu ülkelere müdahale ve diğer ülkeleri engelleme siyasetine yeniden kurban edilmeye başlandı.
Tarih unutmaz…
2 Şubat 1848’de Guadalupe Hidalgo Antlaşması ile Meksika’ya ait New Mexico, Nevada, Arizona ve Kaliforniya eyaletlerini oluşturan topraklar sadece 15 milyon dolara ABD’ye satıldı. Daha doğrusu satılmaya zorlandı.
1903’te Panama diye kıytırık bir ülke icat edip Kolombiya’dan ayırdılar.
1954’te Paraguay, 1964’te Brezilya, 1973’te Şili ve ardından Arjantin’de yaşanan darbeler…
1989’da Panama’nın işgal edilmesi, 1994’te Cedras’ı devirip yerine ABD uşağı Aristide’i getirmek için yapılan Haiti operasyonu, yine Venezuela’da Hugo Chavez’i devirmek için 2002’de denenen darbe girişimi…
Bütün bu uçları birbirine bağlamadan olup bitenleri anlamak çok zor.
O yüzden tekrarlamakta sayısız fayda var: Venezuela ile Türkiye’nin, Yemen’in, Filistin’in, Doğu Türkistan’ın ve zengin madenlere sahip bütün mazlum coğrafyaların kaderi birbirine bağlı. Yapılması gereken tek şey, 2002’de Chavez’i, 15 Temmuz’da Erdoğan’ı destekleyen emperyalizm karşıtı, tam bağımsızlıkçı vatanseverlerin her zaman uyanık olması…