Bir televizyon sunucusu çıkar ekrandan halkın sokağa çıkmasını teşvik eder.

Takip eden günlerde FETÖ evlerine yapılan baskında istiflenmiş sarı yelekler bulunur.

Ardından ana muhalefet partisi Cumhurbaşkanını koltuğu işgal etmekle suçlar.

Sonrasında bir sanatçı darbe günlerini temenni babında dillendirir.

Ve tüm bunlar aynı zamana “denk gelir”. Öyle mi?

“MEŞRUİYET” SÖYLEMİNE KARŞI ÇIKACAK DEMOKRAT CHP’Lİ YOK MUDUR?

Yeni nesil CHP’liler Kılıçdaroğlu’nun söyleminden ne demek istediğini anlamayabilirler.

Kılıçdaroğlu’nun yüzde %52 ile seçilmiş Cumhurbaşkanına “o koltuğu işgal ediyorsun” demesini tek parti zihniyetini okumamış, araştırmamış olan Z kuşağı bilmeyebilir.

Fakat biz çok iyi biliyoruz bu zihniyeti.

Merak ediyorum, siyaseti ilkesel kodlarına sadık kalarak icra eden CHP’liler var mıdır? Varsa kimlerdir? Neden bu söyleme itiraz etmiyorlar?

 “Sayın liderim, seçilmiş siyasetçiye biz nasıl bu cümleleri kurabiliyoruz? Meşruluğun yegâne kaynağı milletin tercihleridir” diyecek CHP’li vatanperver ve demokrat aranıyor.

15 TEMMUZ BİR EŞİKTİ

Millet 15 Temmuz’da çıplak elleriyle darbeye “hayır” dedi. O gece millet olarak şehit ve gazilerimizle kan akıttık, bedel ödedik.

Ne için? Bir daha siyasete müdahale edilmesin için… Bir daha oyumuz hiç edilmesin için…

Fakat bakıyoruz, darbeseverler uslanmıyor. Çünkü bu bir hastalık…

Bu hastalığın tedavisine bakıp legal ve meşru zeminde kalacaklara sözümüz yok. Ancak milletin seçtiğine müdahale etmeye niyet eden varsa şimdiden geçmiş olsun diyelim.

Millet 15 Temmuz’da görevini yaptı. Artık bu emanete sahip çıkacak, demokrasiyi büyütecek alan; hukuk ve siyaset boyutudur.

Kimse kazanımlarımızı boşa çıkaramaz.

Kimse darbe temennisiyle ülkeyi geri götürecek bir süreci övmeye yeltenemez.

Darbe karşıtlığı bir aksiyon olarak ortaya kondu, kültür olarak da sürdürülmelidir.

Darbeseverlik hukukun konusu olur fakat ayrıca toplumsal olarak da artık ayıp kabul edilmelidir.

15 Temmuz bir eşikti. Buradan geri gitmeye hiç niyetimiz yok.

İKİ HASSAS KONU 

Darbe karşıtlığı refleksi, milletin emanetidir.

Millet olarak ödenen bedeller sonrası iki konuda çok hassasız; 1-Terörle mücadele 2- Darbe karşıtlığı

Yeni anlayışı birileri zihinlerine kazısınlar.

*Terörist sadece dağda olmaz. Terör faaliyeti yürüten akademisyen, gazetesi, sanatçı da olsa gereken yapılır, yargı süreci işler.

*Demokrasi adına Irak’ı darmadağın edenler gibi bugün birileri çıkmış demokrasi adına darbe temennisinde bulunuyor.

Darbeseviciliği, darbeyi haklı görmek, darbeyi övmek meşru bir söylem değildir. Tüm bunlar fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez.

Bu ülke darbelerden çok çekti. Artık herkes bunun bir bedeli olduğunu anlamalı. Hukuk bu alanda teraziyi çok hassas tartmalı.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN MİLLETİN EMANETİNE SAHİP ÇIKIYOR

Sokağa çağrı yapan TV sunucusuna tepki verince “hiçbir şeye tolerans göstermiyor” diyenler var. Bu söylemi geliştiren kesimin çok naif bir Başbakanı nasıl idam ettiklerini gördük.

Cumhurbaşkanı Erdoğan toplumun kendisine verdiği yetki ile huzur ve demokrasi ortamını muhafaza etmek adına illegal çağrılara dikkat çekmekte.

Aksi takdirde bu çağrıların gayrimeşru alanları harekete geçirmesi ihtimali var. Kaos, darbe, iç savaş beklentileri elitleri mutlu mesud edebilir ama hepimiz çok iyi biliyoruz ki; kaybeden millet, kaybeden demokrasi, kaybeden birlik ruhumuz olur.

İşte o nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan kimse bu pespaye çağrılara sessiz kalmasını beklemesin. Erdoğan pek çok darbe girişimi ile karşılaşmış, bedel ödemiş, halkına aşık bir siyaset ve devlet adamı…

Millet liderine, lider de milletin emanetine sahip çıktığı sürece milleti meşru saymayan kesimin amaçlarına ulaşması çok zor görünüyor.