Başkan Erdoğan’a yönelik iki hastalıklı yaklaşım var.

Bir tarafta bir beşer olduğunu unutup her halükârda haklı gören, hatalardan beri sayan ve kutsiyet atfedenler.

Diğer tarafta ise onu her şartta haksız gören, doğrularını yok sayan ve bu ülkenin, milletin ve dünya mazlumlarının önünü açan her türlükazanıma bir kulp takarak itibarsızlaştıranlar.

Onlardan biri CHP kontenjanından meclise giren Saadet Partili Cihangir İslam…

15 Temmuz gecesi 251 şehidin kanıyla ayakta tuttuğu Meclis’in kürsüsünden yaptığı son konuşmasında utanmadan haykırdığı “15 Temmuz akşamı iki batılın çatışmasını seyrettik biz bu ülkede” sözleriyle FETÖ’nün argümanlarını savunarak aziz şehidlerimizin ruhaniyetini incitmiş, şanlı 15 Temmuz Destanına dil uzatmıştır.

Ayrıca Cihagir İslam’ın 15 Temmuz gecesi meydanlara çıkmış olması, Erdoğan’a ve O’nun emrine uyarak meydanlara çıkan AK Partililere “batıl” deme hakkını vermez. Bu zihniyetin kendisi haricinde herkesi mürted, kafir, batıl görerek tekfir eden, kelle kesen IŞİD’ten ne farkı var? O kürsüde siyaset yapıyorsun, en fazla “yanlış” der eleştirirsin. İmanı mevzubahis edip “batıl” hükmüne varmak haddi aşmaktır.

Aynı kürsüde “Ocakları sönsün diyor insanlar size, soyları kurusun diyor insanlar size, Allah belalarını versin diyor insanlar size” beddualarını bir bir saydı. FETÖ elebaşının sonunu getiren bedduaların aynısını milletin meclisinde parmak sallayarak, bağırarak, küstahça tehdit ederek sayan Cihangir İslam kime hizmet ediyor?

Siyaseten sonunuz yakın, biz geliyoruz” sözleri ise nasıl bir serap içinde olduğunu gösteriyor. CHP ile ittifak kuran, Demirtaş’a özgürlük isteyen, FETÖ’nün argümanlarıyla saldıran Saadet Partisi Türkiye’yi yönetemez, ancak köküne kibrit suyu döker.

Altan Tan, Mehmet Bekaroğlu, Cihangir İslam ve daha nicelerivatanı, milleti, ümmeti merkeze alacak yapıcı, bağımsız bir muhalefet sergileyebilseydilerhem saygınlıklarını korumuş hem de taş üzerine taş koymuş olacaklardı. Akılları ve vicdanlarının önüne geçen Erdoğan’a duydukları kör nefretin esiri olmayı tercih ederek kendilerine de ülkeye de yazık ettiler!

Başkan Erdoğan’ı yanlıştan beri görenlerden, doğrularını görmezden gelenlerden olmayacağız. Doğrularının sonuna kadar arkasında durmaya, yanlışlarını da yapıcı bir şekilde eleştirmeye devam edeceğiz.

KENDİNE DEMOKRAT İSMAİL!

İsmail Saymaz, “28 Şubat davaları diye bir dava yok. Tamamı 90’lı yıllarda terörist eylemlere katılmış İslami örgüt üyeleri bunlar. 28 Şubat davaları adı altında tahliye ettirilmek isteniyorlar” demiş.

Saymaz, Balyoz, Ergenekon davalarının sonucunu sahte deliller, gizli tanıklar ve FETÖ mensubu hâkim ve savcılardan dolayı gayri hukuki bulmuştu.

Aynı İsmail, hâkim ve savcıların askerlere brifing verdiği, cuntanın devletin bütün kurumlarına hükmettiği 28 Şubat sürecinde sahte deliller, yalancı şahitler ve işkence altında alınmış ifadelerle müebbet hapis cezası alan mahkumları ise yaş-kuru demeden toptan “terörist” ilan ediyor. Bunların kalemlerini kıran hâkim ve savcıların neredeyse tamamı FETÖ’den içeri alındı. Mağdurların hiçbiri “af” dilenmiyor, hakları olan adil yargılanmayı istiyorlar. Her fırsatta adalet, vicdan diyen Saymaz’ın 28 Şubat Mahkumlarını topyekûn “terörist” olarak göstermesi en hafif tabiriyle ikiyüzlülüktür.