Şair der ki:

“Bir yüreğiniz olduğunu hatırlıyorsanız/ Unutmazsınız…”

Çünkü hatırlamak, ayakta kalmaktır.

Hatırlamak, vatanı savunurken bütün varlığımız ile orada olmaktır.

Geceye yenilmeyene Allah, sabahı verir; sabahla birlikte güneşi…

Koca Akif’in, “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda” dizesine uyarak…

Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Sakarya’da kimler feda ettiyse kendini…

15 Temmuz’da da ülkenin dört bir yanında aynı ruhla donanmışlar yürüdü namlunun üzerine…

Dün namluyu tutan el düşmandı. Biliyorduk kim olduklarını. Gemilere binerek geldiler. Uçaklarla geldiler…

Ama 15 Temmuz’da bağrımızda beslediğimiz düşmanların namlularına karşı direndik.

Tam 40 yıl boyunca mankurtlaştırılmışhainlere karşı… Sadece onlara değil, onların sahiplerine karşı millet kıyamda idi.

Denge dinamikleri sürekli değişen bir ülkede yaşıyoruz. Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e ve bugüne uzanan kutlu yürüyüşümüzü durdurmak için tarihin her döneminde gizli-açık operasyonlara maruz kaldık. Hasar almış olsak da her birinden alnımızın akıyla çıktık.

15 Temmuz darbe ve işgal girişimi de böyle bir ihanet projesi idi hiç kuşkusuz. Yeni binyıldaki şahlanışımızı durdurmak için daha derin bir tuzak kurmuşlardı. Çok şükür, bu büyük millet alçak tuzağı kuranların başına yıktı.

Türkiye’nin Libya’ya, Irak’a, Mısır’a, Suriye’ye benzemediğini gördü bütün dünya. 15 Temmuz’dan bu yana birtakım oyunlarla büyük Türk Milleti’nin yolunu kesmeyi deniyorlar ama nafile…

Bu millet, bağımsızlık yoluna bir asır önce girdi. 15 Temmuz’dan sonra ise ‘tam bağımsızlık’ ülküsüyle dirildi. Eski hantal, vesayetçi, statükocu reflekslerini ve korkularını attı. ‘Yeni ve güçlü Türkiye’ hedefine doğru koşusunu sürdürüyor.

Derin hafızamız bize bir şeyi daha hatırlatıyor:

15 Temmuz şanlı direnişiyle…

Yıllar boyu devletin içine sızmış ve yuva yapmış FETÖ…

Yaklaşık 40 yıl boyunca onbinlerce vatandaşımızı katleden PKK…

Ve irili-ufaklı bir yığın düşmanın da nefesi kesilmiş, takati kalmamış, ölüm yurdunun cehennem çukuruna doğru yolculukları başlamıştır.

Bugün 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin ikinci yılı…

Hafızalarımız hâlâ taze, öfkemiz henüz dinmedi, yaralarımız kabuk bağlamadı.

­Aradan bir asır geçse de FETÖ’ye mensup ihanet çetesinin bu yıkım projesini unutmayacağız.

Unutmamamız gerekiyor…

O gece sokakları ve meydanları doldurarak, inancı, vatanı, bayrağı, istiklali, istikbali, hürriyeti için darbecilere meydan okuyan asil milletin direnişini de…

Üzerlerine ölüm kusan helikopterlere ve uçaklara, paletleri altında ezilmekten korkmadıkları tanklara kafa tutan ak sakallı dedeleri, dili dualı nineleri, kucağındaki bebesiyle meydanlara koşan anneleri, seccadesi üzerinde sabahlayan babaları, öfkeli yumruklarıyla tankları deviren gençleri de unutmayacağız.

Ve asla unutmayacaklarımız arasında onlar da var:

Ekmeğini yediği, suyunu içtiği, bağrından çıktığı milletine karşı bunca alçakça, bunca şerefsizce, bunca satılmışça tuzak kuran AlamutHaşhaşilerini…

Veyl olsun onlara!..

Şimdi…

Tam da bugün, 15 Temmuz’u bütün metafizik gerginliği ile yeniden hatırlarken…

Şehitlerimiz için duaya davet ediyorum sizi sevgili okur…

Gazilerimiz için de…

Rabbim ülkemizi ve milletimizi bir daha böylesine bela ve musibetlerle sınamasın, inşallah…