AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün televizyon konuşmalarında FETÖ/PD Yapılanması’yla mücadelede ortaya çıkan, emniyette ve yargı ayağında oluşan zaafları anlatıyor.

Geçen gece kendisine ulaştırılan bilgileri, ihbar ve istihbaratı illerin isimlerini vererek sıraladı.

Siyasetçilerin emniyete ve yargıya baskı yaptıklarını söyledi.

Siyasetçilerin FETÖ/PD Yapılanması soruşturmasına müdahalesi ne demek?

Böyle bir şey en başta vatana, ardından Cumhurbaşkanı’na ihanet değil mi?

Operasyon yapılmadan önce listelerden bazı isimlerin siyasi baskılarla çıkarıldığını, tutuklamalara engel olmaya çalışıldığını biz de biliyoruz.

Samsun’da tutuklanan ve FETÖ/PD Yapılanması’nın Türkiye’deki 5. kasası olduğu ortaya çıkan avukatın hesabından 800 milyon çıktığı haberi Sabah Gazetesi’nde yayımlandıktan sonra, avukatın müvekkili olan siyasetçimiz, bir basın toplantısı düzenleyerek o parayı yalanladı. Ardından savcılık bir basın açıklamasıyla öyle bir paranın olmadığını duyurdu.

Haberin yayımlanmasından 15 gün sonra, siyasetçimiz “Ben ilgili yerlere sordum öyle bir para yok” dedi ve ardından savcılık tarafından da açıklama yapıldı.

Yargıya siyasi müdahale şaibeleri gün geçtikçe artıyor. Operasyonlar durma noktasına geldi.

Herkes tarafından bilinen ve tanınan isimler nasıl oluyorsa, operasyonların ve soruşturmaların dışında tutuluyor.

Bilemiyor, anlayamıyoruz.

Bir ya da birkaç el tarafından korunan ve kollanan isimler var. Bu isimler valilik tarafından günlük olarak yayınlanan ‘FETÖ/PDY terör örgütü soruşturması kapsamında, ilimizde görevden el çektirilen, açığa alınan, tutuklanan listesinde’ firari olarak gösteriliyor.

Adı, sanı yeri yurdu bilinenlere sanki kaçmaları için fırsat tanınıyor ve sonra listeye firari olarak sokuluyor.

Bu ihanet neden yapılıyor sorusunun cevabı var mı?

Var elbette;

17/25 Aralık’tan bugüne, Cumhurbaşkanı’nın bütün ikazlarına rağmen, Paralel Yapı ile iş yapmaya devam edenler, sıranın kendilerine gelmesinden çekindikleri ve korktuklarından dolayı mücadelenin sürüncemede kalması için uğraşıyorlar.

Zamana yayarak, ortalığın iyice karışmasını sağlayıp aradan sıyrılma manevraları yapıyorlar.

15 Temmuz FETÖ/PD Yapılanması’nın darbe girişiminden sonra meydanlardaki demokrasi nöbetlerinde kalabalığa, “Bunları ihbar edin, bunlarla alışveriş yapmayın” diyenler şimdi siyasi nüfuslarını kullanarak bunları koruyup kollamaya çalışıyorlar.

Bakın, “Bunlarla alışverişi kesin” diyen sayın siyasimiz, 17/25’ten sonra devam eden mücadele süresi boyunca avukatını azletmemiş. O avukat şimdi FETÖ/PDY’den tutuklu.

Nerede samimiyet?

Gelinen nokta şu:

17/25 Aralık miladından sonra Paralel Yapı ile mücadele eden birkaç kişi, bir avuç insan bu mücadelelerini devam ettiriyorlar.

Cumhurbaşkanı’nın çağrılarına rağmen sahaya inmeyenler, 15 Temmuz’dan sonra ellerinde bayraklarla iner gibi yaparak meydanlardaki şova dâhil oldular.

Nöbet bitti, geldikleri gibi gittiler.

Zaman geçtikçe ümitsizlik artıyor ama yine de enseyi karartmamak lazım.

Güzel şeyler de oluyor, olacak…