Türkiye’de geçen pazar günü yapılan seçimlerin İslam coğrafyasının dört bir yanından ilgiyle takip edilmesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçilmesi üzerine duyulan sevinç çok önemli mesajlar içeriyor.
Seçim sonuçlarının sağlıklı tahlili ve seçmenin verdiği mesajı doğru okumak kadar Müslümanların Türkiye’deki seçimlere ilgisinin ve Erdoğan’ın seçim zaferini coşkuyla kutlamasının ne anlama geldiğini anlamak da önemli.
Balkanlar’da, Pakistan’da, Filistin’de, Sudan’da, Suriye’nin rejimden kurtarılmış bölgelerinde ve daha birçok yerde Türk bayraklarıyla yaşanan sevinç elbette gurur verici.
Fakat aynı zamanda büyük bir sorumluluk da yüklüyor omuzlarımıza.
Kudüs eşrafından bir heyet önceki gün Türkiye’nin Kudüs Başkonsolosluğuna Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iletilmek üzere bir mektup teslim etti.
Mescid-i Aksa İmam ve Hatibi Şeyh İkrime Sabri başta olmak üzere heyette yer alanların söylediği şuydu:
“Erdoğan’ın zaferi Filistin’in zaferidir.”
Farklı ülkelerin vatandaşları olup Türkiye’deki seçim sonuçlarına sevinenlerin birçoğunun yaşadığı duygu da bundan faklı değil.
Çünkü Türkiye’nin gönül coğrafyası mevcut sınırlarının çok ötesinde.
Bu aidiyet duygusunun sebebi, Türkiye’nin Erdoğan liderliğinde izlediği politikalar.
TİKA, AFAD, Kızılay ve benzeri kurumlar, hayır kuruluşları ve dernekler eliyle birçok ülkeye ulaştırılan yardımlar.
Türkiye dünyadaki ezilen, zulme ve haksızlığa uğrayan, afetlere ve felaketlere maruz kalan insanlara elinden geldiğince sahip çıkıyor.
Onlar da bu politikanın mimarına dualarıyla destek olup zaferine seviniyorlar.
Fakat bu bağın bir liderin veya partinin politikası olmaktan çıkıp iktidarların değişmesiyle tepetaklak olmayacak bir devlet politikası haline gelmesi gerekiyor.
Çünkü o gönül coğrafyasında yaşayan ve Türkiye’ye aidiyet duygusu hisseden insanlarda Erdoğan Cumhurbaşkanı ve AK Parti iktidar olamazsa yerlerine gelecek ismin ve partinin kendilerini yüzüstü bırakacağı korkusu var.
Böyle bir endişe duymakta haksız da sayılmazlar.
Suriye rejiminin dostlarına ve her ağzını açtığında mültecileri kovmaktan bahsedenlere nasıl güvensinler?
Türkiye’nin şefkat eli uzattığı binlerce garibanın, TİKA’yı kapatma vaadinde bulunan bir adayın seçimi kazanması ihtimalinden rahatsız olması gayet normal.
Irak’ta, Suriye’de teröre karşı Türk ordusuyla birlikte hareket eden ve ülkemizin milli güvenliğinin korunmasına katkıda bulunan grupların, teröristlere destek veren bir partinin ya da adayın iktidara gelmesinden kaygı duymalarından daha tabii ne olabilir?
Benzer bir durum Türkiye’de yatırım yapmak isteyen iş adamları için de geçerli.
Ülkemizin ekonomik başarılarına ve birbiri ardına gerçekleştirilen dev projelere hayran olan çok sayıda iş adamı parasını Türkiye’ye getirmek istiyor.
Örneğin, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın prensleri ve zengin iş adamlarını hapsedip mal varlıklarına el koymasının ardından bu ülkeden ciddi miktarda sermaye kaçışı var.
Arap ve İslam ülkelerinden gelip Türkiye’de yatırım yapmak isteyenlerin kafalarındaki en önemli soru şu:
“Erdoğan sonrası ne olacak?”
Yani, her şeyin tersine dönmeyeceğinin ve bugünkü başarılı politikaların sürdürüleceğinin garantisini görmek istiyorlar.
Devlette devamlılık esastır.
Seçim manipülasyonlarıyla iktidara ortak olma ihtimali bulunan FETÖ yandaşları ve şizofrenler, Türkiye’nin yüksek çıkarlarını ve milli güvenliğini ilgilendiren politikalarla hiçbir şekilde oynayamamalı.