Sevgili Akif Emre’den -Allah rahmet eylesin- bana miras kalmış gibi o fotoğraf. Son yazısının konusu olunca, bıraktığı yerden devam edelim yazıya. Neydi o resim öyle? “Riyad’da Marvel filmi…” “Uluslararası Radikal Düşünceyle Mücadele Merkezi”nin açılışını, Başkan Trump, darbeci Sisi ve Kral Selman yapıyor. Elleri dünyayı temsil eden bir fanusun üzerinde. Yüzlerinde alttan ışık vermenin o bildik korku filmi görüntüleri.

İtiraf edeyim, benden başlasınlar isterim. Ben severim radikal düşünmeyi. Radikal düşünceli sevdiklerim de var. Madem uluslararası bu merkez; ihbar ediyorum kendimi.

Ben mümkün olduğunca radikal yazanları tercih ederim. Sorunun ‘kök’üne inenleri, ‘derin’e dokunanları, ‘aslı’nı görenleri tercih ederim. Ezber bozmak hoşuma gider! (Ben de mi radikal yazıyorum ne!) Slogan ifadelere sığınanlarla vakit harcamam, şablon ifadeleri tekrar edenlerle ilgilenmem, ‘böyle gelmiş böyle gider’cilerle hiç işim olmaz.

Dahası var.

Gelmiş geçmiş en radikal insanı çok severim, o ne derse öyle yapmaya çalışırım. Bildiğim kadarıyla, yeryüzünde Muhammed-i Emin’den[asm] daha radikali görülmemiştir. Alıp başını, genel geçer anlayışa meydan okuyarak, Hira’ya çıkar, içinin içini sorgular Muhammed-i Emin[asm]; “Böyle gelmiş ama böyle gitmemeli!” dediği için vahye muhatap seçilir. Asil bir isyan taşır içinde; itirazları keskindir. Ebucehiller ise konvansiyonel tiplerdir. Ebulehebler ‘Atalarımızdan böyle gördük biz” diye konfora yaslanırlar, vasattırlar. Meselâ, Ebubekir[ra] radikaldir; ‘O diyorsa doğrudur’ der ve ezici çoğunluğun hurafelerini yırtar atar. Ömer[ra] radikaldir; “Yanlış yapıyorsa, ben öldürürüm” der önce, akıbetinin hesabını yapmaz. Sonunda, öldürmeye gittiği Peygamber’in huzuruna dirilmeye gider. Çoklarının öfkesine hedef olma pahasına, kalabalıkta Müslümanlığını açıklar; radikal bir harekettir bu; Peygamberimiz onaylar.

Mümin olmak da zaten böyle köktenci olmayı gerektirir. “Ey iman edenler, [yine, yeni, yeniden] iman edin…” çağrısına uymalıdır her mümin. Mirasyedi olamaz… Bugün şahit olduğu imanını dünkü imanına yaslamaz. Bilir ki, Yaratan “her an yeni bir şe’ndedir”, tekrara düşmez, eskitmez hiçbir şeyi, kökten yaratır her şeyi, yeni baştan var eder eşyayı. Böyle ‘radikal’ bir yaratış eylemine, böyle ‘radikal’ imanla mukabele etmek gerekir değil mi?

İmdi…

Hani şu “Uluslararası Radikal Düşünceyle Mücadele”ci President Trump’ın başkanı, dolayısıyla, hamisi, kefili, taraftarı olduğu ABD var ya; işte bu ABD kısacık tarihinde hiç radikal olamadı, olamayacak da! Kaba kuvvetle karşı koyamadığı, bileğini silah gücüyle bükemediği duru gerçeği, türlü tezgâhlarla gözden düşürmek istemesi, sinsi algı operasyonlarıyla itibarsızlaşmaya çalışması herkesin malûmudur. Bu çalışma, Mekke’nin konvansiyonel adamlarının Mekke’nin radikallerine yaptığı eski numaraların tekrarıdır. Bakınız, önce İslam’ın yanına koyduğu, şimdilerde de İslam’ın yerine koyduğu, ‘tımarlanmış İslam’ projesi ‘Sufizm’. (Bu sufizm başlığını bizim derinlikli nezaketli incelikli tasavvufumuzla karıştırmayın sakın. Zira sahih olanın yerine sahtesini ve simülasyonunu yapmada mahirdir ABD’li ağabeylerimiz ablalarımız. FETÖ gibi şahane bir örnek var önümüzde… Neyse bu ince konuyu detaylıca açıklamak borcum olsun okuyucularıma…)

Bu ‘sufizm’ projesinin silahlı halidir ABD icadı DAEŞ: Köksüzdür, asılsızdır; sakal, cübbe, sarık gibi şekiller üzerinden dehşet üretir. Bu yüzden ağızları dolu dolu o terör örgütüne yakıştırdıkları “Islamic” sıfatını kullanmaya özen gösterirler. Garip ki hiçbir güzelliğin önüne koymazlar bu “Islamic” sıfatını. Ölesiye korkarlar İslam’ın güzelliğinin ortaya çıkmasından, yansımasından, dillendirilmesinden. Habire çirkin ve itici tipler üretirler ulusal ve uluslararası planlarda. Ultra dozda bir aptallıkla, kelle koparma, adam boğazlama ritüellerini “Islamic” diye başlayan haber metinlerinde ve görüntülerinde tekrarlar ki Hazreti Peygamber’in şerefli mührünü gözleriyle hükmeden çoğunluğun gözünde mahkûm edebilsinler. Ne o öyle Kilise basıp sivilleri rehin almalar, tiyatro basıp insan boğazlamalar, konsere canlı bomba gönderip dehşet tabloları yaymalar… Eskidi bunlar, çooooook eskidi! Yine silahla destekledikleri PYD/PKK da son derece kokuşmuş ırkçılık geleneğine dayanır. Mâlum; kavmiyetçilik hayli eski bir alışkanlıktır; hiç de orijinal bir fikir değildir; aslında fikir bile değildir; kanalizasyon malzemesi olası bir taassuptur.

O fotoğrafta Trump’ın elinin yanında eli bulunan ‘kral’ın da ‘radikal’ olması zaten beklenemez. Bir kere krallık başlı başına eski bir alışkanlık, demode bir iktidar türü. Üstelik bu demode iktidar türü, sığ ve şekilci, içeriksiz ve derinliksiz Vehhabi geleneğinden beslenir. Zaten, ABD de pek sever bu tür şablon Müslümanlığı. Sarıklı ve cübbeli, sakallı ve çarşaflı, entarili ve kefiyeli imajlar üzerinden İslam’ı hayattan uzaklaştırmayı iyi bilir. Müslüman’ın hurafecisi ve menkıbe köpürtücüsü, kavgacısı ve bağnaz görüşlüsü makbuldür egemen medyanın gözünde.

‘Sisi’ dediğimiz ise, şu çok eski numaranın yeni istatistiği… Türkiye’de 1960’dan beri millet iradesini gemlemek için yürütülen, nispeten ucuz ama artık iyice paslanmış, sağı solu eprimiş askeri darbe operasyonlarının acar figüranı.

Silaha dayanıp, tetiğe basıp iradeyi yok etmeyi, tankla uçakla yürekli adamları korkutmayı biz tarihe gömeli bir yıl olmak üzere… 15 Temmuz’un tüm kahramanları sapına kadar radikaldir; tenekelere değil yüreklerine güvenir onlar. Namluların ucunda, çıplak avuçla direnirler.

Radikallik nerede darbeci olmak nerede? Asılsızlara karşı asil duruşun adıdır radikallik. Köksüz korkarlara, sığ saldırganlara, slogancı ve gelenekçi zalimlere, ince bir yürekle, taze bir imanla duran adamdır radikal…

Adamlar haklı… Atalarının inancını tekrarlayan, menfaatlerini her şeyin önüne koyan muktedirlere karşı kölelerle direnen hasbi adamların safında niye olsunlar? Milyon dolarlık silahları var, tahtları var, hesapları var, derin siyasetleri var. Kuvveti hakla yenen, hesabileri hasbilikle mağlup eden, zayıfları güçlülere karşı hak sahibi yapan Hazreti Peygamber’in yanında duracak değiller ya…

Allah korusun ve şükür ki korumuş da!

Hasılı, “Radikal Düşünceyle Mücadele Merkezi”nin hiç de radikal bir fikir olmadığına kalıbımı basarım. Yaşasın radikal düşünceliler…