Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, FETÖ kapsamında tutuklanan iki Anayasa Mahkemesi (AYM) üyesinin yerine seçtiği Recai Akyel ile Yusuf Şevki Hakyemez için önceki gün Yüce Divan Salonu’nda ant içme töreni vardı. Tören devletin zirvesini, iktidar ve muhalefeti bir araya getirdi.

AYM Başkanı Zühtü Arslan, 15 Temmuz’da Türk Silahlı Kuvvetler (TSK) içerisinde örgütlenmiş bir cunta tarafından millete önce zilleti yaşattığına, ancak aynı gece aziz milletimizin kahramanca bir direniş göstererek bu zilleti kaldırdığına vurgu yaptı.

Peşinden şunu söyledi: “Bu vesileyle bu izzeti ve onuru bize yaşatan başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm devlet adamlarına, iktidar ve muhalefet partilerinin liderlerine, vatanperver TSK ve emniyet mensuplarına, demokratik ve kararlı bir tavır sergileyen medyaya ve her şeyin ötesinde ellerinde bayraklarından başka bir şey olmadan canları pahasına tankların karşısına dikilen cesur ve yürekli milletimize mahkememiz ve şahsım adına şükranlarımı sunmayı bir borç biliyorum.”

Evet, millet Reis-i Cumhuru önderliğinde zillete ‘Dur’ diyerek Anayasa’ya karşı da yapılan bu alçak darbe ve işgal kalkışmasına karşı durdu. Ellerinde Türk bayrağı ile savaş uçakları ve tanklara rağmen göğsünü siper etti. 15 Temmuz gecesi Allah’ın şehitlik nasip ettiklerine imrenmemek mümkün mü? O gece şehit olamamanın hüznü hep içimde kalacak.

15 Temmuz gecesi bu işgale dur diyen herkesin ayrı bir destanı, hikâyesi var. Hepsi ayrı takdire şayandır elbette. Ancak beni en çok etkileyen ise; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sefer namazı kılıp havada hainlerin kullandıkları savaş uçakları ölüm kusarken İstanbul’a uçakla hareket etmesi ve varışı oldu. Başkomutan, milletini vatana sahip çıkması için sokağa çağırırken, kendisi de Allah’tan milleti için zafer dileyerek ve tabii ki şahadeti arzulayarak İstanbul’a gelişi, her vatanını seven gibi beni de çok etkiledi. Allah (cc) böyle bir liderin milletine zaferi lütfetti.

İşgal hareketinin milletçe sona erdirilmesinde en önemli etken de bu oldu.

AYM BaşkanıZühtü Arslan konuşmasında yeni Anayasa’ya da atıfta bulundu ve şunları da söyledi:

Darbeler siyasi irademize ve aklımıza giydirilen deli gömleğidir. Darbecilik, milli iradeyi gasp etmeye çalışan, vesayetçi elitizmin pençesinde demokrasiyi içten içe kemiren, iflah olmaz bir hastalık, tam bir siyasi sapkınlıktır. 15 Temmuz sonrası oluşan birlik, ülkenin tüm farklı unsurlarını çatısı altına toplayarak, ‘biz’ düşüncesini yeniden inşa etmiştir. Bu anlayışla 15 Temmuz’da bir kez daha hortlayan darbeci zihniyete milletçe verilecek en güzel cevap, demokratik ve özgürlükçü yeni bir anayasa yapmaktır. Darbelerin ve darbe teşebbüslerinin arkasındaki vesayetçi anlayışı tamamen tasfiye eden, milletin siyasi özne olduğunu ilan eden ve insan haklarına dayanan, demokratik hukuk devletini tüm kurum ve kurallarıyla tesis eden yeni bir anayasa, hepimizin, özelikle de demokratik siyasetin 15 Temmuz şehitlerine ve gazilerine vicdan borcudur. 15 Temmuz sonrası oluşan birlik ruhu, Yeni Anayasa için gerekli iklimi de sağlamıştır.”

Aynen katılıyorum. Türkiye artık AYM Başkanı Arslan’ın dediği gibi yeni bir anayasa yapmaya mecburdur.

Türkiye, Yeni Anayasa ile başkanlık sistemine geçmeye de mecburdur. İkinci kez gazi olan Meclis’in yeni bir Anayasa yapacağına inanıyorum.

Bu Meclis yeni Anayasa’yı yapamaz ise, bu millet Yeni Anayasa’yı yapacak yeni meclisi de sandık önüne geldiğinde seçecektir. Bu işin başka da yolu yoktur.

Selam ve dua ile…