Bir önceki yazıma “Kemalist zihniyetle Millî Eğitim yapılamaz, şuurlu gençlik yetiştirilemez” başlığını atmış ve bir öğretmen hanımefendinin feryadını dile getirmiştim.
Okullarda Kemalist ideolojinin öğrencileri ne hâle soktuğunu, zihinlerini nasıl iğdiş ettiğini, nasıl ırkçı bir nesil yetiştiğini, millî ve manevi değerlerin nasıl tahkir edildiğini ve millî ve manevi değerleri yaşatmak isteyenlerin ise nasıl tahrik edildiğini köşenin elverdiği ölçüde anlatmaya çalışmıştım.
Bu yazıda da yine “Kemalizm” ideolojisinin nasıl bir şey olduğunu, nesilleri nasıl bağnazlaştırdığını, Kemalist düşünce sahiplerinin farklı düşüncelere ve eleştiriye ne kadar kapalı, millî ve manevi değerlere nasıl düşman olduğunu ele alacağım.
15 Temmuz melun darbe girişimine kadar ülkedeki insanlar, kısmen de olsa Kemalizm eleştirisi yapabiliyor, artık köhnemiş olan zihniyetin saçma uygulamalarına muhalefet edebiliyordu. Ancak FETÖ’nün yapmış olduğu darbe girişiminden sonra Kemalizm propagandası hayatın her alanında yeniden faaliyete geçirildi. FETÖ’nün ne mal olduğunu bilmeyen veya buradan hareketle İslam’a ve Müslümanlara olan kinini kusmak isteyen belli kesimler, onu İslam ve Müslümanlarla özdeşleştirip İslam’a ve Müslümanlara saldırı için bu süreci bir fırsata çevirdi.
Özellikle okullarda bir nebzede olsa gerilemiş olan Kemalist ve laikçilerin saçma uygulamaları, tekrar gün yüzüne çıkarıldı. Aşırı Kemalist, laikçi söylemler, uygulamalar tekrar öğrenci ve velilere dayatılır oldu.
Millî bayramların tekrar okullarda kutlanmaya başlaması, çocukların ve öğretmenlerin bu kutlamalar için zorunlu nefer olarak kullanılması, bu kutlamalarda bizim değerlerimize, inancımıza aykırı faaliyetlerin sergilenmesi…
Özellikle dün kutlanan 23 Nisan’da çocukların bayramı olması gereken günün, büyüklerin kendi egolarını tatmin edecek faaliyetlere dönüşmesi; doğal bir eğlence, oyun faaliyetleri yerine zulme dönüşen gösteriler… Küçücük kızlarımızın boya küpüne sokulup bir kadın gibi süslenmesi, abartılı dans ve müzik gösterileri vb. Bunların da marifet gibi her yıl değişmeden tekrar etmesi…
Hatırlayacağınız gibi 2013’te “Andımız” denen metin kaldırılmış ve çocuklarımız bu metni papağan gibi her gün tekrarlamaktan kurtarılmıştı. Ak Parti’nin bürokraside yaptığı en güzel faaliyetlerdendir bu metni kaldırması… Ancak düşünün ki Rodoslu, eski İttihatçı Reşit Galip’in eğitim bakanı olmasıyla okullarda okutulmaya başlanan ve buram buram ırkçılık kokan “Andımız” denen metnin kaldırılmasını bile rejim meselesi hâline getirdi belli bir kesim… Danıştay’a bu konuda dava açıldı ve 2018’de Danıştay, bu konuda yürütmeyi durdurma kararı verdi. 2013’te açılan davayı 15 Temmuz’un arkasından bürokraside tekrar başını göstermeye çalışan Kemalist ve laikçiler eliyle Danıştay vasıtasıyla tekrar gündemimize soktular. Danıştay da zamanlaması manidar bir kararla, 5 yıl sonra yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Yine okullarda biz millî değerlerimizle donatılan bir müfredat oluşturamadığımız için resmî ideolojinin geçmişte uydurmuş olduğu, doğruluğu tartışmalı, bilimselliği su götürür bilgiler ve uygulamalar eğitim hayatımızın çok önemli kısmını işgal etmeye devam ediyor.
Düşünün ki biz Cumhuriyet’in yüzüncü yılını kutlayacağız yakında ama hâlâ bize “10. Yıl Marşı”nı dayatıp onunla bizi çağdaşlaştıracaklarını düşünüyorlar. Mustafa Kemal bir insandır, hata yapmış olabilir, eleştirilebilir ama öyle bir baskı yapıyorlar ki söylediklerine ayetten daha fazla iman ediyorlar, yanlış olma ihtimali yok ve söylenenlerin zamanı hiç geçmiyor. Devir, dönem, şartlar değişiyor ama bir adamın sanat, siyaset, bilim, toplum hayatı vb. ile ilgili söylediği hiçbir şey değişmiyor.
Kişilere tapmamak gerektiğini, kişilerin fani olduğunu bize sürekli hatırlatırlar ama Mustafa Kemal onlar için bir fani değildir.
Tüm bunları kendi içlerinde, özellerinde yaşasalar hiç problem etmeyiz ama kendilerine dayatılmasını istemedikleri her şeyi bize dayatıyorlar.
Bu düşünce yapısı, terakkiye de telakkiye de mani değil mi?
Ben böyle bir düşünceye sahip bir insan yetişmemesi için evlatlarımı bunlardan korumaya çalışmakta haksız mıyım?
Bırakın da siz çocuklarınızı nasıl özgürce yetiştirmek istiyorsanız biz de özgürce yetiştirelim.
İnsani paydada buluşalım, ideolojiniz size kalsın!..