Üzerinden üç yıl geçmesine rağmen hâlâ dün gibi aklımda ve o gün yaşananlarla ilgili videoları izledikçe Allah’ın lütfu ve merhametiyle ülkemizi büyük bir felaketten koruduğunu görüyorum.

O gece Türkiye’de inanması güç kahramanlık hikâyeleri yaşandı.

İşgal girişimine karşı koyan halkımız ülkesine ve özgür iradesine canı pahasına sahip çıktı.

15 Temmuz’daki hain saldırıyı püskürten şehitlerimiz bize bağımsız ve özgür bir vatan bıraktı.

Onların bu emanetine mutlaka sahip çıkmalıyız.

“Unutmadık, unutturmayacağız” diyoruz.

Hain darbe girişiminin her yıldönümünde kahramanlarımızı rahmetle anıyoruz.

Fakat daha önemlisi onların korumak için can verdikleri bu vatanı yeniden hainlerin ellerine teslim etmemek.

Kılıktan kılığa girmekte bukalemuna rahmet okutan FETÖ’nün kapıdan kovulduktan sonra bacadan geri dönmesine izin verirsek “Şehitlerin emanetini koruduk” diyebilir miyiz?

İhanet şebekesinin üyelerinden gözaltına alınan ve ağır hapis cezalarına çarptırılan birçok kişi oldu.

Hainlerin bir kısmı da yurtdışına kaçtı.

Buna rağmen henüz pes etmiş değiller.

Türkiye’de iktidar değişirse cezaevlerinden çıkacaklarına, ülkeye geri döneceklerine ve hainliklerine kaldıkları yerden devam edeceklerine inanıyorlar.

Sızdıkları partiler, cemaatler ve tarikatlar aracılığıyla, algı operasyonlarıyla süreci tersine çevirebileceklerini düşünüyorlar.

İşgal girişimine direnen halktan intikam alma peşindeler.

Allah korusun, şayet üç-beş sene sonra bir şekilde dönmeyi başarabilirlerse 15 Temmuz’da tanklara göğüs gerenlere ve ihanet girişiminin başarılı olmasına izin vermeyenlere kan kusturacaklar.

Üstelik bunu mağduriyet edebiyatının arkasına sığınarak yapacaklar.

Daha önce yargının ve ordunun içine yuvalanmış hücreleri aracılığıyla kalkıştıkları darbe girişimleri başarısız olduğu için bu kez çok daha kompleks ve ince işçilik ürünü, kimsenin itiraz edemeyeceği bir darbe planlıyorlar.

Provasını yerel seçimlerde İstanbul’da yaptılar.

Geçtiğimiz yıllarda ses getirecek kanlı terör eylemleriyle darbeye zemin hazırlamaya çalıştıkları gibi bugün de patates-soğan fiyatları, dolar kuru, Suriyeli mülteciler, KADEM tartışmaları ve benzeri konular üzerinden yürüttükleri psikolojik savaşla küskünlerin sayısını artırmaya çalışıyor, hükümeti devirmenin yollarına taş döşüyorlar.

Türkiye, son yıllarda savunma sanayinde ciddi mesafeler kat etti.

Ülkemizi dışarıdan işgal neredeyse imkânsız hale geldi.

Fakat içeriden gerçekleştirilecek bir işgal için aynı şeyi söylemek zor.

Tehlike henüz geçmiş değil.

Ülkenin başında, dışarıya göbekten bağlı bir iktidar varsa ve ordu FETÖ üyeleri gibi hainlerin elinde olursa, en gelişmiş silahlara sahip olmanın ne anlamı var?

Amerika’nın tüm baskılarına rağmen tehditlere boyun eğmeyerek S-400’leri satın aldık.

Bu elbette çok önemli bir adım.

Ama daha önemlisi onları etkin bir şekilde kullanacak milli iktidarın varlığı.

Değilse hiçbir caydırıcılığı kalmaz.

15 Temmuz kahramanları o gece bize oldukça değerli bir emanet bıraktı.

Şehitlerimizin emanetini koruyamayıp ülkeyi yeniden FETÖ’ye teslim edersek bize yazıklar olsun!