Alman dış istihbaratı BND’nin başındaki şahıs, Türkiye’deki darbe girişiminden FETÖ’nün sorumlu olduğuna dair bir kanıt olmadığını öne sürmüş ve hain terör örgütünü “dini ve seküler eğitim için çalışan sivil bir cemaat” olarak nitelendirmiş.

Gözüne çok yakın tuttuğu için görememiş olabilir.

Biraz uzaklaştırsa herkesin bulutsuz gecede dolunayı seyreder gibi açıkça gördüğü gerçeği belki o da görür.

Hoş, görse de Almanya’nın tavrında bir şey değişeceğini sanmıyorum.

Berlin, PKK’yı güya terör örgütü kabul ediyor.

Hatta geçenlerde medyada Federal İçişleri Bakanlığı’nın Abdullah Öcalan’ın fotoğraflarının bulunduğu bayrak ve flamaları yasakladığı yönünde haberler yer almıştı.

Buna rağmen binlerce terör örgütü yanlısı Frankfurt’ta PKK bayraklarıyla ve Öcalan posterleriyle miting yaptı.

Bugünlerde çifte standardın ve yüzsüzlüğün en çirkin örneklerine sıkça şahit oluyoruz.

Avrupa Birliği, Almanya’nın ve Hollanda’nın insan hakları ihlallerine ve özgürlüklere yönelik kısıtlamalarına sessiz.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın programını takip etmek üzere Rotterdam’a giden TRT ve Anadolu Ajansı ekibi yaklaşık bir saat sorgulandıktan sonra Hollanda polisi nezaretinde ülke dışına çıkarıldı.

Sabah ve Daily Sabah gazeteleri Brüksel muhabiri Mehmet Solmaz yine Rotterdam’da polis şiddetine maruz kaldı.

Hollanda’nın Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili Jeroen Lenaers ve De Telegraaf gazetesi, Daily Sabah’ın AP’de yasaklanması çağrısında bulundu.

Türkiye aleyhine faaliyet gösteren terör örgütlerinin yayın organlarına ve teröristlere basın özgürlüğü adı altında sahip çıkan Avrupa Birliği, işi sadece haber takibi olan muhabirlere ve gerçekleri kamuoyuna yansıtmaktan başka bir şey yapmayan gazetelere karşı ortaya koyduğu tahammülsüzlükle sınıfta kaldı.

Sınıfta kalan bir başka ulus üstü örgüt de Birleşmiş Milletler.

Avrupa Birliği kriterleri kadar katı olmamakla birlikte Birleşmiş Milletler’in de koruması gereken birtakım değerler ve yerine getirmekle yükümlü olduğu görevler var.

Dünya barışını ve güvenliğini korumak, sosyal eşitliği sağlamak ve ırkçılıkla mücadele gibi.

Fakat ne Avrupa Birliği kriterleri ne de Birleşmiş Milletler kuruluş değerlerini koruyor.

Uluslararası hukuk, kararlar ve ilkeler herkese eşit şekilde uygulanmayınca da dünya, gücü veya lobisi olanın dilediğini yaptığı vahşi bir ormana dönüşüyor.

BM Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (ESCWA) İcra Sekreteri Rima Halef El Huneydi, önceki gün kameraların karşısına geçerek istifa ettiğini açıkladı.

Halef’i istifaya götüren, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in baskılarıydı.

Komisyon, hazırladığı bir raporda İsrail’i ırkçılıkla suçlamıştı.

Guterres, El Huneydi’den raporu geri çekmesini istedi.

Ürdünlü kadın ekonomist de gerçekleri yansıtan söz konusu raporu geri çekmektense onurlu bir şekilde istifa etmeyi tercih etti.

Rapor geri çekilsin veya çekilmesin, İsrail’in Filistinlilere yönelik ırkçı politikaları ve uluslararası hukuka aykırı uygulamaları herkes tarafından biliniyor.

Yine herkes biliyor ki, söz konusu rapor İsrail’i değil de örneğin bir İslam ülkesini suçlasaydı asla geri çekilmezdi ve BM Genel Sekreteri, geri çekilmesi için baskı yapmak bir yana raporu sonuna kadar savunurdu.

Bu bize dünyada orman kriterlerinin geçerli olduğunu gösteriyor.

Ülke olarak hayatta kalabilmek, milli güvenliğimizi ve çıkarlarımızı koruyabilmek, haklarımızı savunabilmek için güçlü olmaktan başka çaremiz bulunmadığını söylüyor.