16 Nisan, Kılıçdaroğlu için son şanstı; o şansı da kaybetti. AB’yi, ABD’yi, Batı medyasını arkasına aldı, terör örgütlerinin propagandasına sarıldı ama yine olmadı, 8. kez hezimet yaşadı. Hezimetini, başarısızlığını örtmek için YSK’ya gitti, Danıştay’a gitti olmadı; şimdi de AİHM’e gidiyor sırf tabandaki isyan dinsin diye. Lakin, Kılıçdaroğlu’na öfke gittikçe artıyor, en kafatasçı CHP’linin bile Kılıçdaroğlu’na karşı sıradan sayılmak bir öfke birikimi var. Kılıçdaroğlu, FETÖ’nün 2010’daki kaset skandalı sonrası “Yeni CHP” sloganıyla gelmişti. Sözde CHP’yi Türkiyelileştirecek, demokrasi bayrağı açacak, partinin yönetimini şeffaflaştıracaktı. Ne oldu peki? CHP, mezhepsel bir parti oldu; yanlış anlamayın bu benim değil Baykal’ın tespiti. FETÖ ve PKK ile iş tutan, HDP ile kol kola yürüyen, Türkiye aleyhine olan herkesi destekleyen bir partiye çevirdi CHP’yi Kemal Kılıçdaroğlu.  “Gandi Kemal” diye patlatılan, “Halkın sesi” diye pazarlanan Kılıçdaroğlu için deniz 16 Nisan’da fiilen bitmiştir. Bir taraftan Deniz Baykal, diğer taraftan Fikri Sağlar, parti içerisindeki ulusalcı-Kemalist kesim, Kılıçdaroğlu’na karşı savaş ilan etti. CHP’de aday enflasyonu dönemi başladı. Güldal Mumcu, Muharrem İnce, Metin Feyzioğlu, Fikri Sağlar, Selin Sayek Böke hatta Deniz Baykal bile genel başkanlık koltuğuna aday. Çetin bir mücadele yaşanacak. Kurultay tarihi zaten erkene çekildi, adaylar lobi yapmaya başladı. Kılıçdaroğlu’nu güçlü kılan ise delegeler… Kılıçdaroğlu “Ben aday değilim” diyene koltuktan indirilmesi pek mümkün görünmüyor ama CHP tabanı eğer duyarlıysa, partisinin günden günü erimesini istemiyorsa değişimden taraf olmalı. CHP’yi en başta da Kılıçdaroğlu’nu zor günler bekliyor; zira üst aklın görünen yüzü Soros bile umudunu kaybetmiş, FETÖ’cüler bile propaganda desteği vermiyor…

Yüzde 48 falan değilsiniz

CHP’de muhaliflerin genel başkanın değişmesinin dayanağı 16 Nisan’da çıkan yüzde 48.6’yı muhafaza etmek. Hesap hataları var. O yüzde 48.6 bir blok değil, aynı edebiyatı 7 Haziran’da tekrarlamışlardı, yüzde 60 blok vardı…  Referandum ile genel seçimler asla karıştırılmamalıdır. Eğer 16 Nisan bir Cumhurbaşkanlığı seçimi olsaydı AK Parti ve MHP’nin ortak adayı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 60’ı aşardı. Hesabınızı buna göre yapın, kamuoyunu manipüle etmeyin. CHP eğer “Biz de iktidar oluruz” perspektifine sahip olmak istiyorsa Türkiye’nin, Türk milletinin, 80 milyonun değerleri ile barışmak zorundadır. İnönü’nün bakiyesi CHP’yi yüzde 25’in üstüne çıkarmaz, tam aksine düşürür. Açık konuşalım Erdoğan’ın AK Parti’nin başına geçmesiyle birlikte, CHP’nin hiçbir şansı yok “Çatı aday” gösterse bile. Ancak CHP, eğer kıyı kesimleri aşarsa Cumhurbaşkanı seçtiremez belki ama muhalefet yapmayı öğrenebilir…