ABD Başkanı Donald Trump’ın Dünya Sağlık Örgütü’yle mücadelesi, küresel sermayeyle savaşı anlamına geliyor.
“DSÖ bize oldukça kötü bir oyun oynadı. Sınırların kapanmasını istemediler. Yanlış yaptılar”diyerek DSÖ’nü yine hedef tahtasına oturtan Trump, “Koronavirüs Çin merkezli görünüyor dediler, bizi oyaladılar” diyerek koronavirüs salgınının yayılmasından DSÖ’yü sorumlu tuttu.
Haklı gibi görünüyor…
Çünkü DSÖ’nün “Koronavirüs Çin merkezli görünüyor” açıklaması virüsün yayılmaya başladığı ilk günlerde Çin’e zaman kazandırdı.
Komünist Çin Ocak ayından itibaren ülkede maske ihracatını yasakladı.
Yurt dışındaki Çinli şirketlere dünyadan sağlık malzemeleri satın alarak Çin’e göndermeleri emrini verdi.
Tecridin ikinci haftasından itibaren ABD ve Avrupa ülkelerinden 56 milyon solunum cihazı satın alındı.
Florida’da Çinli bir kadın ABD’deki bütün maskeleri satın alıp Çin’e gönderdi.
Avustralya’dan Çin’e 80 ton sağlık malzemesi gitti.
Bunlar oluyorken Trump’un temas ettiği gibi, Çin’e başlatılacak uçuş yasakları hakkında DSÖ Direktörü Ghepreyesus bir açıklama yaptı ve bunun ‘ırkçılık’ olduğunu savundu.
Dahası da var;
DSÖ, 11 Mart’ta pandemi ilan ederken büyük bir faciaya imza atarak ‘Virüsün insandan insana bulaştığına dair bir kanıt olmadığını’iddia etti.
Ardından maske kullanımının zorunlu olmadığını açıkladı.
Sonra da maskeyi herkes için zorunlu hale getirdi.
Geçmişinde, Etiyopya Tigray Halk Kurtuluş Cephesi isimli komünist terör örgüt üyeliği ve yöneticiliği bulunan DSÖ Direktörü Ghebreyesus, bugün dünyayı yöneten ve yüzde 95 sermayesini elinde bulunduran küresel güçlerin maşası gibi davranmakla suçlanıyor.
Trump bu gerçeğin farkında…
Ve hedefte kendisinin olduğunun da…
Küresel güçler, koronovirüs üzerinden başta ABD ve dünyada hâkimiyeti ele geçirmeye çalışıyorlar.
ABD Başkanı Trump, George Floyd’un öldürülmesiyle başlayan gösterilerin de masum olmadığını düşünüyor.
Savaşın ilk kıvılcımı Temsilciler Meclisi’ne hitaben yapacağı konuşmasına başlarken, Temsilciler Meclisi’nin Demokrat Partili Başkanı Nancy Pelosi’nin elini sıkmamasıyla ortaya çıkmıştı.
Şimdi ABD’de dengeleri sarsan savaş açıktan, hem siyasi, hem hukuki ve hem de fiili olarak devam ediyor.
Trump, yıl sonunda yapılacak seçimi kazansa da kaybetse de patlayacak savaş ve kopacak olan fırtına karşısında şimdiden önlemlerini alıyor.
Hatta Demokratların kendisine büyü yaptıklarına inandığı için Beyaz Saray’da bir dua merkezi bile oluşturdu.
ABD’nin derin güçlerinin ve ailelerinin hedefi haline geldiğini ve savaşın büyüyeceğini öngördüğü için başkanlığı Demokratlara teslim etmemekte kararlı.
Açık açık “seçimi kaybedersem veyahut görevden alınmadurumuyla karşı karşıya kalırsam Birleşik Devletlerin tamamında bir iç savaş çıkar” diyor.
Evangelistler Trump’un davetlisi olarak Beyaz Saray’da yaptıkları bir toplantıda ‘seçimi kaybetmeleri durumunda silahlı mücadele başlatacakları’ kararını aldılar ve bunu da ilan ettiler.
Evangelistler Teksas’ta silahlı eğitim kampları kurdular.
Kasım ayında beklemedikleri bir sonuç alırlarsa Organize Silahlı Siviller Örgütler Amerika’da şehirleri ateşe vermek için saha inecekler.
Diğer yandan Koch, Rockefeller ve Rothschild aileleri bu gelişmeler karşısında Trump’ı” gücünü kötüye kullanıyorsun” diyerek tehdit ediyor.
ABD derin güçleriyle Başkan Trump arasında savaş sadece ABD ile sınırlı değil.
Derin güçler ABDile birlikte Çin’e de diz çöktürmeyi kafaya koymuş durumda.