Rabbimiz, kız çocuklarını da erkek çocuklarını da kullarına bağışladığı nimetler arasında saymış ve bir ayrım yapmamıştır. Şûra suresinde "Dilediğine kız çocukları bağışlar, dilediğine de erkek çocukları bağışlar. Yahut erkekli kızlı ikisinden de verir." buyurulmaktadır. İnsanın sorumluluğu ise Allah'ın nimetine karşı nankörlük etmeden en güzel şekilde şükredebilmektir.
Her çocuk bir çiçektir. Çocuk masumdur, günahsızdır. Çocuk bir süs, bir ziynettir. Çocuk bir hazine bir güzelliktir.
İşte bu güzellikler için Rabbimize hakkıyla hamd edip şükredebilmenin gereği; çocuğu, Rabbini tanıyan, dinine ve insanlara faydalı salih bir evlat olarak yetiştirmekten geçer.
Allah dilediğini yaratır
Her şeyin sahibi olan Rabbimiz evlat nimetiyle ilgili şöyle buyurmaktadır:
Göklerin ve yerin sahibi Allah’tır. O ne dilese yaratır. Dilediğine kız çocukları bağışlar, dilediğine de erkek çocukları bağışlar. Yahut erkekli kızlı ikisinden de verir. Dilediğini de kısır bırakır. Çünkü O, her şeyi bilir, her şeye kadirdir. (Şûra, 42/49-50)
Allah dilediğini yaratır. Bir şeyin olmasını isteyince ona sadece "Ol!" der; o da hemen oluverir. (Al-i İmran, 3/47)
Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin sahibi Allah’tır. O, dilediğini yaratır. Zira Allah her şeye kadirdir. (Maide, 5/17)
Sizi güçsüz bir hâlde yaratan; güçsüzlükten sonra kuvvet veren, bunun ardından sizi yine bir güçsüzlük ve ihtiyarlık dönemine ulaştıran Allah’tır. O, dilediğini yaratır; çünkü O, her şeyi bilir, her şeye kadirdir. (Rum, 30/54)
Hiçbir şey ilahi iradeden bağımsız olmaz
Cahiliye dönemi Arapları, çocuğun meydana gelmesi ve özellikle cinsiyetinin belirlenmesini yüce Allah’ın irade ve kudretine bağlamak yerine insanlara nispet edercesine; bu konuyu övme, övülme, kınama ve kınanma sebebi sayıyorlardı. Esasen değişik toplumlarda sıradan (olağan) sayılan ve günümüzde de yer yer açık veya gizli biçimde insanlar üzerinde etkisini hissettiren bu telakki Kur’an tarafından mahkûm edilmiştir...
Şûra suresinin 49 ve 50. ayetlerinde biri inanç diğeri ahlak alanıyla ilgili iki ana tema dikkati çekmektedir. İnançla ilgili olarak şu mesajın verilmek istendiği söylenebilir:
Evrendeki hiçbir varlık ve oluş yüce Allah’ın hükümranlığı dışında düşünülmemelidir; insanlar için büyük önem taşıyan çocuk sahibi olma ve çocuğun cinsiyeti konusunda –tıbbi müdahalelerin etkileri dâhil olmak üzere– insan irade ve çabasının ürünü gibi görünen sonuçların da gerçekte ilahi iradeden bağımsız olmadığı ve Allah’ın koyduğu yasalar çerçevesinde gerçekleştiği asla göz ardı edilmemelidir. Buna bağlı olarak verilmek istenen ahlaki mesaj da şu olmaktadır:
Her çocuk Allah’ın bağışı ve armağanıdır
49. ayetin lafızlarından açıkça anlaşıldığı üzere; ister kız ister erkek cinsinden olsun, doğan her çocuk Allah’ın bağışı ve armağanı olduğuna, erkek ve kız çocuklarına birlikte sahip olmak da kısır kalmak da ilahi iradeye bağlı bulunduğuna göre, çocuk sahibi olma veya olamama, kız veya erkek çocuğunun dünyaya gelmesi insanlar için bir övgü veya yergi konusu olmamalı, bir üstünlük ya da kusur gibi görülmemelidir.
Kulun görevi, çocuk sahibi olmuşsa –bazı ayetlerde dünya hayatının süsü olarak nitelenen– bu armağanı veren Allah’a şükretmek, istediği veya gerekli meşru sebeplere tevessül ettiği hâlde çocuk sahibi olamamışsa –sınav alanı olan dünya hayatında insanların sağlık, vücut tamlığı vb. bütün nimetlerde eşit tutulmadıklarını dikkate alarak– sabretmektir.
İnsanın çocuk sahibi olmayı ve bunun mutluluğunu yaşamayı arzu etmesi doğaldır ve din bunu kınamaz. Fakat ister bu ister başka konuda bir kimsenin, gerçekleşmesini arzuladığı bir sonucu kendi hayatı ve mutluluğu için vazgeçilmez görmesi sonuçta kendisi için neyin iyi, neyin kötü olduğunu daha çok kendisinin bildiği iddiasında bulunması gibi bir anlam taşır. Böyle bir tutumun yanlışlığı ve ilahi takdire rıza göstermeme anlamı taşıdığı ise açıktır. Bu yanlışlığa düşülmemesi için Kur’an’ın yaptığı uyarılardan biri şöyledir:
Allah bilir, siz bilmezsiniz
“Hakkınızda hayırlı olduğu hâlde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu hâlde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz bilmezsiniz” (Bakara, 2/216). Kaldı ki böyle bir durumda kişinin kendisini şartlandırıp gücü ve iradesi dışındaki bir sonucun meydana gelmesini isteme uğruna hayatını karartması yerine, sahip olduğu nimet ve imkânları başkalarıyla paylaşmaya çalışması, mesela kimsesiz çocuklarla ilgilenmenin mutluluğunu yaşaması ve bunun ecrini Allah’tan beklemesi daha akılcı; hem dünya hem ahiret saadeti için daha elverişli bir yoldur.
(Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 760-762)
Kız ve erkek çocuklar arasında ayrım yapmayın
Peygamber Efendimiz ikram yapılacağı zaman kız ve erkek çocukları arasında ayrım yapılmamasını tavsiye ediyor ve kız çocuklarının hor görülmemesini istiyor:
İbn Abbas’tan yapılan rivayete göre Peygamberimiz şöyle buyurdu:
“Bir şey verip ikramda bulunduğunuzda, erkek-kız ayrımı yapmaksızın çocuklarınıza eşit verin. Şayet ben bir tarafa fazladan vermeyi tercih etseydim, kızları/kadınları tercih ederdim.”
(Zevaid, h. no:6759)
Konuyla ilgili olarak iki hadis-i şerifi de aktaralım:
“Allah’tan geçimi kolay, meşakkatsiz bir evlatla beni rızıklandırmasını istedim. O da bana kız evlatlar ihsan etti.” (Deylemî, Hadis no: 3418.)
“Kız evlatlarını hor görmeyin. Zira ben de kız babasıyım.” (Deylemî, Hadis no: 7385)
AYET VE HADİSLERDE YETİM
Yetimlere de pay
Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir. (Haşr, 59/7)
Bir yetimin başını okşayana sevap
Resulullah (sav) şöyle buyurdu:
“Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap yazılır...” (Ahmed b. Hanbel)
ORUÇ FETVALARI
Diş fırçalanabilir mi?
Diş fırçalamak orucu bozar mı?
Boğaza su kaçırmadan ağzı su ile çalkalamak orucu bozmadığı gibi diş fırçalamakla da oruç bozulmaz. Bununla birlikte, diş macununun veya suyun boğaza kaçması hâlinde oruç bozulur.
Orucun bozulma ihtimali dikkate alınarak dişlerin imsaktan önce ve iftardan sonra fırçalanması, oruçluyken fırçalanacaksa macun kullanılmaması uygun olur. (Din İşleri Yüksek Kurulu)
HADİSLERLE İSLAM
Allah'a hiçbir şekilde zarar veremez
İbn Mes'ûd'dan rivayet edildiğine göre, Allah Resulü (sav) hutbe irat ettiği zaman şöyle buyururdu:
“… Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse doğru yolu bulmuştur. Kim onlara isyan ederse ancak kendisine zarar verir. Allah'a hiçbir şekilde zarar veremez.” (Ebu Davud)
Altından değerli
Önce doğruyu bil
"Önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bilinirse yanlış da bilinir.
Önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz."
Farabi
Hadislerde hayat düsturları
Allah arasında perde yoktur
Mazlumun ahından sakın. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur.
Efendimiz (sav) Müslim
İNCİ TANELERİ
Emanetçisin
Yalnız kalırsan yalnız olmadığını bil.
Dertli isen dermanın olduğunu bil.
Hiçbir şeyin sahibiyim deme, emanetçi olduğunu bil.
MİHENK TAŞI
Fakir yaşıyoruz
Tatlı söz söylemekte dilimiz fakir.
Arayıp sormakta elimiz fakir.
Sadaka vermekte cebimiz fakir.
Sevgileri yaşamakta yüreğimiz fakir.
Fakir yaşıyoruz hem de çok fakir.
İBRETLİK KISSALAR
Güzel işler yaparsam beni destekleyin
Hz. Ebû Bekir, halife seçilmesinin ardından okuduğu hutbede İslam’ın adalet anlayışını şöyle dile getirmiştir:
Ey insanlar! Sizin en hayırlınız olmadığım hâlde size yönetici oldum. Eğer ben güzel işler yaparsam beni destekleyin. Eğer kötü işler yaparsam beni düzeltin. Doğruluk emanettir, yalan ise hıyanettir. Sizin içinizde zayıf olanınız, hakkını ona teslim edene kadar inşallah benim katımda güçlüdür. Sizin içinizde güçlü olanınız ise ondan gasbettiği hak alınıncaya kadar inşallah benim katımda zayıftır.
YAKARIŞ-DUA
Zalimlerin şerrinden koru
Allah'ım
Bilinen bilinmeyen, görülen görülmeyen
akla gelen gelmeyen, her türlü kötülükten
kötü olabilecek her şeyden; hastalıktan, dertten
kazadan, beladan, her türlü sıkıntıdan
bedduadan, şerre sapmaktan
zalime boyun eğmekten,
zalimlerin şerrinden
bizleri muhafaza eyle…
NOT EDİN
Bilir de bilmeyiz
Mal, mülk ve canlarımız Allah’ındır.
Mülkün sahibi O’dur.
Bizler, ah bizler!
Bilir de bilmeyiz.
Sadece geçici zaman kalacağımız bu dünyada kazandık diye zannettiklerimizle her şeyin sahibi olduğumuzu zannederiz. Öyle değil. Bize geçici süreyle verilenlerle avunuruz.
Allah’ı unutur her şeyin bize ait olduğunu zannederiz ve bunca nimetleri geçici olarak bize emanet edeni unuturuz. Hatta verilen emanetlere ihanet ederek emanet edeni üzeriz.
Siz, emanet olarak verdiğiniz bir şeye ihanet edene ne yaparsınız?
Öncelikle dünyada misafiriz. Kısa süre ikamet edecek ve sonunda göçüp gideceğiz. Otel deyin, ev deyin, ağaç gölgesi deyin, ne derseniz deyin. Burada misafir olduğumuzu asla unutmayın.
Günü gelince bize emanet edilen her şeyi istesek de istemesek de bırakıp gideceğiz.
Saim Oral (Merhum)
KULAĞINIZA KÜPE OLSUN
Önce sevmeyi öğren
Kazanmak istiyorsan önce çalış.
Hürmet görmek istiyorsan önce hürmet et.
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi öğren.
İbn-i Arabi
ŞAİRLERİN DİLİNDEN
Zikrullah
Sular aşka gelir, coşar Hak diye
Başın taşa vurur, vurur hû çeker.
Rüzgâr dağdan dağa koşar Hak diye
Arada bir durur, durur hû çeker.
Otlar bile Hak diyerek bitermiş
Yağmur Hak’tan gelir, Hakk'a gidermiş
Hak âşığı âmâ gözlü bir derviş
Hak yolunda yürür, yürür hû çeker.
Abdurrahim Karakoç
Bir Konu, Bir Ayet, Bir Hadis
Allah’a şükredin
“Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin.” (Bakara, 2/172)
Güvenilir tüccar
“Dürüst ve güvenilir tüccar; peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir.” (Tirmizî)