Diriliş Postası Ankara Temsilcisi Seda Şimşek / Analiz
En zalim Çar, hudutsuz zulmünün muhatapları için aradığı bahaneyi 2. Dünya Savaşı’nda bulmuştu. İmparatorluğunun her yerinde Türk yahut Müslüman veya her ikisi birden unsurların hep birlikte yaşadığı zulümden Kırım Tatarları’nın payına sürgün düşmüştü. Sürgüne gidenlerin yarısından fazlasının ölümüyle neticelenen bir sürgün! Osmanlı ve Roma dâhil tarihin en geniş sınırlara ulaşan imparatorluğu Cengiz Han’ın kurduğudur. Torunu Batu’nun “Altın oradası”, bizim tarihimizin “Altınordusu”ndan bir miras. Küçük Kaynarca’dan beri dinmeyen bir sızı, hep kanayan bir yara… Ve “Yurdunu Kaybeden Adam”ın anası, vatanı…Yurdunu kaybeden nice adamların sürgünde bıraktıkları hayalleri…Kırım!
KÜÇÜK KAYNARCA’DA BAŞLADI, HİÇ BİTMEDİ
Viyana kapılarında hiç aldanır mıydı Murad Giray Han, 1774 Küçük Kaynarca’dan sonra Kırım Hanlığı’nın başına gelebilecekleri düşünebilseydi. Stalin’i tanımış olsaydı hiç kıyar mıydı Osmanlı’ya? Osmanlı-Rus savaşının ardından 1774’te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile başlamıştı aslında Kırım’ın kara günleri… O gün bugün bitmedi Kırım’ın kara günleri…
Karadeniz’den Kırım’a artık kara gün esiyordu. Önce Osmanlı Devleti’nden koparıldı, 1783’te Rus işgali geldi. On binlerce Kırım Tatarı, göç yoluna düştü. Sadece Osmanlı toprakları vardı gidebilecekleri…
EN ZALİM ÇARIN ZULMÜ!
II. Dünya Savaşı yıllarında, topraklarında Nazi Almanyası’nı gördüler. Rus Kızıl Ordusu ile Nazi Almanları arasında sıkışıp kaldılar. Rus Kızıl Ordusu’nun Kırım›ı geri almasından sonra sıra Kırım Tatarlarının yurtlarından sürülmesine gelmişti. Bizim imparatorluğumuz tarih sahnesinden silinirken tarihin en zalim çarı adına “sosyalist” dedikleri ve “sosyalistliği” sadece adından ibaret bir imparatorluğun başına kendisini Lenin’in halefi yaparak geçmişti.
Kızının “Ölüm ızdırabı korkunç seviyedeydi, resmen boğulurken hepimiz onu izledik” dediği rivayet olunur. Stalin! Kırım Tatarlarının Orta Asya’ya sürgün edilmesine karar verdi. Sürgün, 18 Mayıs 1944’te saat 03.00 dolayında başlatıldı, 12 günde, 1 Haziran’a kadar tamamlanması emri verilmişti.
Kırım Tatar erkekleri, Sovyet ordusunda Hitler Almanyası’na karşı cephedeydi. Kırım’da kadınlar, çocuklar ve yaşlılar kalmıştı. Sovyet askerlerinin onları yataklarından kaldırıp meydanlarda toplaması yarım saati bile bulmamıştı. Tren vagonlarına dolduruldular. 250 bine yakın Kırım Tatarı, 3 gün içinde hayvanların taşındığı vagonlarla Orta Asya’ya sürgün edildi. Sürgüne gönderilenlerin yarısına yakını yollarda hastalıktan, açlıktan, zor şartlardan dolayı hayatını kaybetti.
En zalim Çar, hudutsuz zulmünün muhatapları için aradığı bahaneyi II. Dünya Savaşı’nda bulmuştu. İmparatorluğunun her yerinde Türk yahut Müslüman veya her ikisi birden unsurların hep birlikte yaşadığı zulümden Kırım Tatarları’nın payına sürgün düşmüştü. Sürgüne gidenlerin yarısından fazlasının ölümüyle neticelenen bir sürgün!
Kırım Tatarları ile birlikte Türk kültürünün izleri de Kırım’dan silinmiş, Türkçe yer isimleri artık Rusça olmuştu. O günlerin hikâyesini, tıpkı o günleri yaşamış, tıpkı o sokaklarda dolaşmış gibi bilmiş olmamız Cengiz Dağcı’dan öğrendiklerimizdendir.
“Mekân” ve “zaman”ın zulüm olmuş hali! O halin tarifidir, hiç Türkiye’yi görmemiş, hatta konsolosluk kapısından çevrilmiş bir adamın Türkiye Türkçesi ile yazdığı edebi şaheserler “Korkunç Yıllar” ve “Yurdunu Kaybetmiş Adam.”
KAYBEDENLER İÇİN HÜRRİYETİN MANASI
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Dağcı’yı okuyanların dışındakilerin dikkatini Kırım Türkleri üzerine çekmeyi başaran bir yiğit adamdır. Türkiye’nin Kırım alakâsının doruğa ulaştığı yıllar, yani 70’li yılların ikinci yarısı onun açlık grevinden öldüğüne dair haberlerin geldiği yıllardır. Yaktığı ateş, Akmescit ve Bahçesaray’ı yeniden ısıtmış, Kırımlılar için ana yurda dönüş başlamıştı. Bugün Kırım’a girişleri yasaklananların her biri işte Cengiz Dağcı’nın yaşadıklarını yaşayan birer “Yurdunu Kaybetmiş Adam”dır. Onlar için hürriyetin manası ancak Cengiz Dağcı için hürriyetin manası kadardır: “Bitti. Esirlik yılları bitti artık. Ömrümde ilk defa hür hissediyorum kendimi. Hür insanların yaşadığı topraklardayım.
Ölüm korkusu, işkence korkusu bıraktı yakamı. Yıllarca peşinde koştuğum hürriyete kavuştum, ama içim neden kapalı? Kendimi bildiğim anda kaybettiğim yaşama sevincine neden kavuşamadım yeniden? Yurdunu kaybeden adam için hürriyetin bile bir manası kalmadığını şimdi anlıyorum. İçinde doğduğum, gülüp oynadığım yerlerde benim dilim konuşulmuyor artık. Bir zamanlar, o topraklarda dilimi konuşan insanların ne olduklarını da bilmiyorum.
Son fırtına, ağacı devirdi. Bizler, uçurduğu birkaç yaprak, boşlukta yolunu şaşırmış, ümitsiz ve şaşkın, meçhul bir geleceğe doğru, yalpa vurup duruyoruz.” Ancak öldüğü zaman yurduna dönebilmişti Dağcı…Onların babaları ve anneleri belki hiç dönemedi. Romanoviçler’den yahut komünistlerden veyahut Putin nevinden çarların Kırım’a ve Türk’e bakışı değişmez.
Kırım’da Türkler ne Osmanlı ne de Altınordu dönemini hayal edecek halde. Ve heyhat! Biz henüz “Küçük Kaynarca mülgadır” diyecek güce ulaşmadık, elbet bir gün ulaşacağız!
SOKAKLARDA STALİN SOĞUĞU
Zalim çar öldü. Ukrayna’nın Rusya’ya bağlanışının yıl dönümünde Kırım, Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne hediye edildi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ise Kırım Tatarlarının vatanı, Ukrayna’ya bağlı Kırım
Özerk Cumhuriyeti oldu. Ukrayna’da Batı yanlılarının yönetimi ele geçirmesi üzerine Rusya Kırım’ı 2014’te yasa dışı olarak ilhak etti.
Ve şimdi Stalin mirası Ruslar yeniden Kırım sokaklarında. Yeni Çar Putin, zaten işgal altındaki ülkede bir başka işgali başlattı. Kırım’ın Rusya’ya bağlanması, Stalin soğuğunun habercisi, Stalin’in Kırım’a dönüşüydü. Bugünün dünyasında Stalin döneminde olduğu gibi bir sürgün, vagonlara doldurularak Sibirya’ya doğru yola çıkarılmaları elbette mümkün değil ancak zihinlerinden geçen sadece budur. Nitekim potansiyel tehlike görülenler takibe alınmaya, hapse atılmaya başlandı.
Kırım Tatar halkının lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ve Kırım Tatar Milli Meclisi›nin Başkanı Refat Çubarov›a yarımadaya giriş yasağı konuldu. Kırım Tatar Milli Meclisi, “aşırıcı örgüt” kapsamına alınarak faaliyetleri yasaklandı.
Meclis ile doğrudan bağı olan 2 bin 500 Tatar ile onlarla ilişkisi olan herkes örgüt üyesi sayıldı. Kırım Tatar halkının evlerine, camilere, çocuk yuvalarına yapılan baskınlar ve “terör örgütüne üye” olma iddiasıyla gözaltılar devam ediyor. Kırım Tatar Meclisi’nin rakamlarına göre, sadece geçen yıl Rus güvenlik güçleri, Kırım Tatarlarının evlerine, camilere, okullara yönelik 86 baskın yaptı ve bu baskınlarda 157 kişi gözaltına alındı, 194 kişi sorgulandı, 335 kişi tutuklandı.