Kudüs ile beraber Orta Doğu’da en fazla farklı etnik ve dini yelpazenin en geniş olduğu şehirlerden biri olan Kerkük’te geçen cumartesi günü yaşanan gerilimde kent üzerinde süren tartışmalar yeniden alevlendi. Yaşanan olaylardan sonra Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, kente giderek önde gelenlerle görüştü ve tarafların kentteki barışın korunması hususunda güvence verdiğini bildirdi.

Olaylar, merkezi Bağdat yönetiminin 2017’de Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) tarafından kullanılırken İran destekli Haşd-i Şabi örgütüne devrettiği karargahı KDP’ye iade etmesi üzerine başladı. Karara karşı çıkan Haşd-i Şabi destekçisi Arap ve Türkmen gruplar, Kerkük-Erbil yolunu kapatarak protesto eylemi gerçekleştirdi. Buna karşılık kentte nüfusun çoğunluğunu oluşturan Kürt gruplar, KDP’yi desteklemek için bölgeye gelince iki taraf arasında çatışmalar çıktı.

Protestoculara açılan ateşte dört kişi yaşamını yitirirken, ateşin kim tarafından açıldığı tartışma konusu oldu. Irak polisi, protestoculara müdahale edilen alanda bulunmadığını ve topluluğa ateş açmadığını bildirdi. Buna karşılık İran tarafından desteklenen ve merkezi hükûmete rağmen Irak ordusuna entegre olmayı reddedip Lübnan’daki Hizbullah örgütüne orduya paralel bir silahlı yapı oluşturan Haşd-i Şabi militanları ise Kerkük’teki Kürtlere tehditler yöneltiyordu. Dolayısıyla birçok gözlemci sivillere ateş açan tarafın Haşd-i Şabi olduğunu dile getirdi.

İran ne istiyor?

Yaşanan olaylara İran’ın uzantıları aracılığıyla müdahil olduğu açıkça görülüyor. Kentteki Şii Arapların yanı sıra, Erşed Salihi’nin liderliğini (!) yaptığı Şii Türkmenler de KDP üzerinden Kürtlere yönelik tehditlerini sürdürüyor. Buna karşılık Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki (IKBY) diğer etkin Kürt partisi olan Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ise yaşanan ihtilaflarda geleneksel rakibi KDP yerine yine geleneksel olarak birlikte hareket ettiği İran’ın uzantılarının yanında duruyor. Buna bir de özellikle son dönemde KYB’nin etkin olduğu Süleymaniye çevresinde etkinliğini her geçen gün artıran terör örgütü PKK da ekleniyor.

Olayların zamanlamasının bölgedeki bazı hareketlenmelerle tesadüf etmesi ise dikkat çekiyor. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, henüz birkaç gün önce Irak’ın başkenti Bağdat’a gidip merkezî hükûmet yetkilileriyle bir araya geldikten sonra Erbil’e geçerek burada IKBY Başkanı Neçirvan Barzani ile samimi görüntüler vermişti. Gerek Ankara gerekse Erbil’in bölgedeki PKK varlığına çare üretmeye çalışıyor. Ankara, Pençe-Kilit operasyonlarıyla kuzeydeki dağlık alanlarda PKK’yı geriletirken, Erbil ise örgütün Suriye sınırındaki Sincar bölgesinden çıkmasını talep ediyor. Örgütün buradan çıkmayı reddetmesi hem yerel halk içinde hem de Ankara’da ciddi rahatsızlığa sebep oluyor. Erbil bu konuda Irak-Suriye sınırını kapatmak gibi bir takım önlemler alsa da yeterli olmuyor bununla birlikte KDP liderleri, meselenin çatışma olmaksızın çözülmesini önceliyor. Buna rağmen özellikle bu yılın başlarında PKK’nın KDP Peşmergelerine yönelik bazı saldırıları kayıtlara geçti. Ankara ise KYB’nin etkin olduğu Süleymaniye’de birçok kez MİT’in özel operasyonlarıyla PKK liderlerini etkisiz hâle getirmeyi başardı. Dolayısıyla Fidan’ın son ziyareti Ankara-Erbil arasında örgüte karşı bir ittifak ihtimalini güçlendiriyor. Fidan, Erbil’den sonra önceki gün Tahran’a da giderek Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile yaptığı görüşmede, PKK’nın Süleymaniye çevresindeki varlığının Kerkük’te de huzuru bozduğunu ve Türkiye’nin Kerkük’te barışçıl bir ortam istediğini İran tarafına açıkça söyledi.

İran ise bu konuda eylemsel bazda çelişkiler yaşıyor. Bir taraftan PKK ile birlikte hareket eden KYB-Haşd-i Şabi koalisyonunun etkinliğini artırmaya çalışırken diğer yandan 2022 yılında Mahsa Emini adındaki Kürt kökenli genç bir kızın ahlak polisleri tarafından hunharca öldürülmesinden sonra aylarca süren protestolardan sorumlu tuttuğu Kürt grupları “cezalandırmak” için ara ara IKBY topraklarına bombardımanlar düzenliyor. Örneğin İran’ın kasım ayında gerçekleştirdiği bir saldırıda 14 sivil ölmüştü ki bu durum tamamen İran etkisinde olan merkezî yönetimi bile isyan ettirmişti. Bu noktada İran’ın bölgedeki etnik ve dini gerilimleri körükleyen Haşd-i Şabi’yi destekleyerek kaos çıkarmak istemesi iç kamuoyunda her geçen gün rejime karşı yükselen itirazları terörize etmesine de yardımcı olacaktır.

Ankara ise bölgede kaosun PKK’ya alan verdiğinin farkında. Dolayısıyla huzurlu bir ortamın korunması hem Ankara hem de Erbil açısından oldukça önemli. İran ise Ankara-Erbil arasında yakınlaşma olmasından ve Erbil’in kendisine önemli bir bölgesel dayanak bulmasından oldukça rahatsız görünüyor.

Kerkük’ün statüsü

Irak’ta federal yapıya geçilmesinin ardından bazı bölgeler “tartışmalı bölge” olarak tanımlandı. Bunların en öne çıkanı ise Kerkük. Amerikan işgalinin ardından 2005 yılında referandum ile kabul edilen anayasanın 140'ıncı maddesi, ülkede daha önce Saddam Hüseyin rejimi tarafından demografik değişimle "Araplaştırılmaya" çalışan bölgelerin "normalleştirilmesini" öngörüyor. Maddeye göre, söz konusu bölgelerde demografik değişimin tespitinden ve iyileştirilmesinden sonra 2007 yılına kadar bu bölgelerde referandum yapılarak kimliğinin belirlenmesi öngörülüyordu. Ancak geçen 15 yıllık süreçte IKBY’nin başarısız referandum girişimi dışında bu konuda ciddi bir adım atılamadı.

Osmanlı kayıtlarında da görüldüğü üzere, Kerkük ve çeperinde nüfus üstünlüğü yüzyıllar boyunca açık ara farkla Kürtlerde. Burada şöyle bir ayrıntı var; Kerkük "şehir merkezinde" Osmanlı'nın son döneminde ara ara (1700’lü yılların sonu ile 1800’lü yılların başı) Türkmen nüfus kıl payıyla Kürt nüfusu aşmıştır. Bunun temel nedenlerinden biri Osmanlı İmparatorluğunun çok sayıda Türkmen aileyi zamanla nüfusu dengelemek adına Kerkük'e yerleştirmesidir ki bu uygulama Balkanlar dahil çeşitli bölgelerde de hayata geçirilmiştir. Buna rağmen yine de çevresiyle birlikte ele alındığında Kerkük’teki Kürt nüfusun açık ara fazla olduğu bir gerçektir.

IKBY, hem bu duruma hem de anayasanın 140’ıncı maddesine dayanarak 2017 yılının eylül ayında yapılan bağımsızlık referandumuna Bağdat ve Tahran’ın itirazlarına rağmen Kerkük’ü de kattı ve referandumda açık ara bir oy farkıyla bağımsızlık kabul edildi. Ancak KYB-KDP anlaşmazlığı ve Bağdat’ın buradan faydalanarak düzenlediği askerî operasyon referandumu boşa çıkardı. Operasyonla birlikte bölgeye yerleşen Haşd-i Şabi militanları ise Kerkük için büyük bir problem olarak ortada duruyor. İran’ın mezhepçi yayılmacılık projesinin Irak ayağı olan bu yapı kentteki yüzlerce yıllık dengeleri ciddi oranda sarsmakla birlikte barışın da önüne ciddi bir set çekme potansiyelini her zaman taşıyacaktır. Zira Tahran’ın projesini uygulamak için ihtiyaç duyduğu şey tıpkı Suriye, Lübnan ve Yemen’deki gibi kaotik bir ortamdır.