Robert De Niro, herhalde Clark Gable’den en az 5 kat daha iyi bir oyuncudur. Al Pacino’nun oyunculuğu, neresinden baksanız Humphrey Bogart yahut Gary Cooper’in oyunculuğuna 10 basar. Hele James Dean, müsamere oyuncusu gibi kalır Robert De Niro ve Al Pacino’nun yanında. Meryl Streep de oyunculuk kabiliyeti ile Marlene Dietrich’i 25 kere cebinden çıkarır. Ama Robert De Niro, Al Pacino ve Meryl Streep sadece “çok iyi oyuncu” iken Marlene Dietrich, Clark Gable, Humphrey Bogart ve James Dean, “efsane”dir. Bazı adamlar “Nasıl oluyor da böyle oluyor? Niçin bir Robert De Niro veya Meryl Streey, ne kadar uğraşırsa uğraşsın, bir Bogart veya Dietrich kadar prestijli olamıyor? Niçin Gable veya James Dean bulutların arkasında bir yerde de Al Pacino burnumuzun dibinde gibi duruyor? Niçin günümüzün mükemmel oyucuları geçmişin onlara nazaran vasat oyuncuları karşısında basit kaçıyor?” diye sormuş ve bu sorunun peşine takılıp gitmişler. Geri geldiklerinde cevap ellerindeydi: Siyah-beyaz fotoğraflar. “Hepsi bu” dediler. “1930’lu, 40’lı, 50’li yılların siyah-beyaz fotoğrafları. Siyah-beyazın büyüsü.”

Büyü haramdır, biz karizma diyelim. Siyah-beyazın karizması bambaşka. Biz de Diriliş Postası’nın karizmatik bir gazete olması ve efsaneleşmesi için renkli resimlerden siyah-beyaz resimlere geçmeye karar verdik. Logomuzun altına da “James Dean gibi gazete” yazacağız

Tövbe estağfurullah tabii.

Gülücük işaretinden de anlaşılacağı üzere şaka yapmış bulunuyorum. Gerçek şu ki gazetemizin yazıhanesi ile matbaası arasında renk ayarını bir türlü tutturamadık. Pırıl pırıl resimler çamur gibi çıkabiliyor ve bu da okurlarımıza saygısızlık oluyor.

Teknik bir problem. Çözmeye çalışıyoruz. Şimdilik, renkli reklamlar hariç siyah-beyaz çıkmaya karar verdik. Hoşumuza/hoşunuza giderse böyle devam da edebiliriz.

Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler.