Türkiye’nin Bağdat’a iki kargo uçağı dolusu askeri yardım malzemesi gönderdiği haberi, Arap sokağında ciddi anlamda şaşkınlık ve hayal kırıklığı oluşturdu.

Ankara’nın onurlu ve dik duruşuna hayran olan insanlar, Suriye’deki Baas rejiminden çok da farkı olmayan mezhepçi bir hükümete gönderilen yardıma anlam veremedi.

Konuştuğum birçok Arap gazeteci ve yazar aynı soruyu soruyordu:

“Türkiye’nin bu adımı ne anlama geliyor?”

Gönderilen askeri malzemenin IŞİD’e karşı kullanılacağı ve silah içermediği açıklandı.

Fakat herkes biliyor ki, o malzeme nihayetinde Kasım Süleymani komutasındaki Şii milislere gidecek.

Türkiye’nin Bağdat’a askeri yardım malzemesi göndermesiyle ilgili haberler yayınlanırken sosyal medyada, adına “Irak ordusu” denilen mezhepçi katillerin henüz 12 yaşındaki masum bir çocuğu kurşun yağmuruna tutarak vahşice idam etmelerinin görüntüleri paylaşılıyordu.

Başbakan Davutoğlu, Time dergisine verdiği röportajda, IŞİD’e karşı yürütülen harekatta Şii milislerin kullanılmasının büyük bir risk olduğuna dikkat çekerek, “Eğer IŞİD Irak’taki tehditlerden birisiyse, Şii milisler de bir başka tehdittir” dedi.

Bu konuda neredeyse herkes müttefik.

Asıl cevabı bulunması gereken soru şu:

“Şii milisleri kim durduracak?”

IŞİD’e karşı birleşen dünya, Şii milislerin katliamları karşısında üç maymunu oynuyor.

Sahi, Irak’ta faaliyet gösteren onlarca milis grubundan kaç tanesi terör örgütleri listesinde?

Türkiye’nin Bağdat’a askeri malzeme yardımı, bir tehdide karşı bir başka tehdide yardım anlamına geliyor.

Ankara’nın Haydar El Abadi hükümetine askeri yardım göndermesini şaşkınlıkla karşılayan Iraklı bir gazeteciyle konuşurken, Irak Sünnilerinin yüzde 90’ının IŞİD’i desteklediğini söyledi.

“Örgütü sevdiklerinden değil, mesele yaşam meselesi. Şii milislere karşı kendilerini koruyacak başka kimse göremedikleri için” dedi.

Tahran’ın Suriye ve Irak ordularını İranlı subaylar komutasında bir çatı altında toplama planından söz ediliyor.

Bu planın şu an pratikte uygulamada olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Suriye’de savaşın kontrolü tamamen İranlı subaylarda.

Irak’ta da operasyonları Kasım Süleymani’nin yönettiği sır değil.

İran uçakları ve İranlı pilotla Irak’ta operasyonlara katılıyor.

Daha ne olsun?

Davutoğlu, “Hükümet, Ulusal Muhafız düzenlemesini geçirdi. Ancak ne yazık ki şu anda Ulusal Muhafızlar Şii milislerden oluşuyor. Anbar, Musul ya da Tıkrit’teki Sünnilerin Muhafız Birlik kurmasına izin verilmedi” diyor.

Bundan sonra izin verileceğinin garantisi de yok.

İzin verilse bile kurulacak birliklerin Sünni halkı koruyabileceği meçhul.

Çünkü ortada kötü bir “sahve” tecrübesi var.

Örgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Türkiye’nin Bağdat’a askeri yardım göndermesini eleştirdiği ve “taifeci orduya destek vermeme” çağrısında bulunduğu bildiride, oldukça önemli noktalara dikkat çekiyor.

Suriye’de bugüne kadar doğru ve vicdanlı bir duruş sergileyen Ankara, şayet Kaya’nın haklı olarak dikkat çektiği noktaları göz ardı ederse, Allah korusun çok yanlış yerlere savrulabilir.