Kudüs Kudüs kanayan bir yaram var artık. Geçen hafta 4 günümü geçirdiğim bu aziz şehir, ufkumda, düşüncemde ve zihnimde derin bir değişime yol açtı.
Kudüs hakkında sayısız yayın ve makale okumuştum oysa, oysa Kudüs meselesini iyi bildiğimi zannederdim.
Yollarında yürürken ben Kudüs’ten utandım, Kudüs benden. Bakamadık birbirimizin yüzüne doyasıya, hal hatır soramadık. Ne Kudüs bana hoş geldin diyebildi, ne benim dudaklarımdan tebessümle karışık bir hoş buldum dökülebildi.
Öyle mahzun ki…
Bakışları yürek dağlıyor bu şehrin, bir zamanlar Ömer’in (ra) adalet saça saça gezdiği sokakların köşe başlarını kâfir çizmeler tutuyor şimdi.
Kudüs mahallenin zalim abileri tarafından ezilen 5 yaşında zeytin gözlü bir erkek çocuğu… Bakışları, abim bir gün yattığı uykudan uyanıp gelecek tadında, dudakları ise o gün size gününüzü gösterecek büküklüğünde…
Aziz şehrin aziz sakinleri, bu bakışları ve bu dudak büküşlerini kelimelere döküyor, Türkiye’den geldiğimizi anlayan herkes “Ne zaman geleceksiniz” diye soruyor, ama bunu derken bir rica şeklinde değil, nerde kaldınız edasında hesap sorar gibi soruyorlar…
Mescidi Aksa’da cuma çıkışı, bir an arkamda feryat eden kalabalığa dönüp bakıyorum, bir Filistin bayrağı varsa beş Türk bayrağı açılmış…
Bayrak bayrak açmış bu umudu Kudüslüler.
Evet, Kudüs özgürleştirilmeden hepimiz bu zilletin esiriyiz. Kudüs özgürleştirilmeden, İstanbul da esirdir, Bağdat da…
Kudüs ağladığı sürece, hiçbir İslam şehrinin yüzünde gülücükler açmayacak.
Yeni doğan yavrularınızın kulağına fısıldayın, kulağına okunan ilk ezandan sonra “Kudüs esir” deyin. “Yavrum Kudüs’ü özgürleştirmek için yaşa” deyin. “Yavrum bir gün o aziz şehrin tepelerinden Mescidi Aksa’ya doğru akın akın adaleti indirmek için yaşa” deyin.
Zira Peygamberin (sas) alnının değdiği yeri kâfir çizmeler çiğnerken, Mescidi Aksa’ya girişlerde Siyonist bakışlar arasında girip çıkarken, yani Kudüs böyle mahzunken gülmek sana yakışmaz deyin…
Allah yar ve yardımcımız olsun…