HTŞ liderliğindeki Suriyeli muhalifler, İdlib’den başlattıkları operasyonla sadece üç gün içerisinde Halep’in kapılarına dayandı. Bu yazıyı yazdığım saatlerde muhalifler, Halep’in dış mahallelerine girmiş durumda. Bu ilerleyiş böyle devam ederse Halep birkaç hafta içinde muhaliflerin kontrolüne geçebilir. Halep’in düşmesiyle birlikte Tel Rıfat ve Menbiç’teki PKK ve Esed rejimi varlığının da hızla çökeceği ve bu bölgelerin Türkiye destekli Suriye Millî Ordusu’nun denetimine geçmesi bekleniyor.
Sahadan gelen tüm görüntüler, İran destekli milisler ve Esed rejimi tarafından korunan cephe hatlarının hızla çözüldüğünü gösteriyor. Söz konusu sebeple, herkes bu benzeri görülmemiş ilerlemenin nedenlerini merak ediyor.
Öncelikle, Halep operasyonunun bu kadar hızlı ilerlemesinin birkaç nedeni olduğunu belirtmeliyiz. Muhaliflerin, uluslararası konjonktürdeki değişimlerin sahadaki güç dengelerine olan yansımalarını doğru analiz ettiklerini ve operasyonun zamanlamasını başarılı bir şekilde hesapladıklarını söyleyebiliriz.
Suriye iç savaşını takip eden herkes, Esed rejiminin ayakta kalmasını büyük ölçüde İran ve Rusya’ya borçlu olduğunu bilir. Dolayısıyla, sahadaki güç dengelerinin değişiminde bu iki aktörün tutumları ve mevcut durumları belirleyici oldu.
Görünüşe göre Rusya, muhaliflerin başlattığı operasyona karşı sahada ağırlığını koymuş değil. Bunun birkaç nedeni olabilir. Öncelikle Rusya, Ukrayna’da ciddi bir darbe aldı ve bu nedenle Suriye’deki güçlerini Rusya’ya kaydırdı. Biden yönetiminin Ukrayna cephesinde baskıyı artırması karşısında, Rusya Halep’i ikincil önemde bir cephe olarak görüyor olabilir. Yine Rusya, Türkiye’nin tüm çağrılarına rağmen Türkiye ile uzlaşmayan Esed’in burnunun sürtülmesini de istiyor olabilir. Ayrıca, Ukrayna’da sıkışan Rusya’nın NATO üyesi Türkiye’yi daha fazla uzaklaştırmak istememesi de bu tutumda etkili olmuş olabilir.
İran açısından bakıldığında, Hizbullah’ın Lübnan’da ve diğer Şii milislerin Suriye ile Irak’ta aldıkları ağır darbeler sonucunda Halep cephesinden ciddi miktarda güç kaydırdıklarını söyleyebiliriz. Diğer taraftan, Rus hava gücü olmadan Şii milislerin, Suriyeli muhalifler karşısında en büyük avantajlarını kaybettikleri de bir gerçek.
Tüm bu gelişmelerin nasıl bir sonuca varacağı, büyük ölçüde bir başka aktörün yani Türkiye’nin tutumuna bağlı. Türkiye uzun süredir Esed’le bir çözüm bulmaya çalışıyordu; ancak görüşmeler, Esed’in ön şart olarak Türkiye’nin Suriye’den çekilmesi gibi irrasyonel talepleri ve beklentileri yüzünden tıkanmıştı. Türkiye, Esed’i anlaşmaya zorlamak adına Suriye’de bir operasyon mesajı veriyordu. Herkes Suriye Millî Ordusu’ndan bir operasyon beklerken sürpriz bir şekilde operasyon HTŞ’den geldi. Görünüşe göre, Türkiye bu operasyona açıkça destek vermiyor fakat durdurmak için de herhangi bir adım atmadı.
Operasyonun başarısına göre, Türkiye özellikle Tel Rıfat ve Münbiç konusunda yeni adımlar atabilir. Ne demişler; “Zor oyunu bozar.” Esed, bu gidişle Afrin’de pirince giderken Halep, Menbiç ve Tel Rıfat’taki bulgurdan olabilir.