12 Ağustos 2011’de Al Sakhour mahallesindeki diktatör Esed karşıtı eylemler, Halep’teki şanlı direnişin fitilini ateşlemişti. O günden bu güne Suriye’de 600 bini aşkın sivil dünyanın gözü önünde katledildi ama Halep hiçbir zaman düşmedi. Rus bombaladı, Esed ve Hamaney terör bloku karadan vurdu, üst aklın bölgesel planlarında önemli kartları, kurgulanmış tezgâhları olan PKK ve DAEŞ de aynı anda saldırdı Halep’e. Türkiye, Türk milleti, Cumhurbaşkanı Erdoğan, STK’ların desteğiyle 5 yıldan bu yana asla yılmayan, her karış toprağa Allah yolunda kanını akıtan devrimciler, şimdi 6 kilometre karenin içinde sıkışmış durumda. 200 bin insan bomba sesleriyle uyanıp, açlıkla mücadele ediyor, yine de teslim olmuyor. Çünkü namuslu ve şerefliler, cihad şuurunu anlamışlar, Şeyh Şamil’in “Ya istiklal ya ölüm” sözünü benimsemişler. Kaybetmek üzereler, aslında onlar değil biz; yani 1.7 milyarlık İslam âlemi kaybetmek üzere… Hamas’ın efsane lideri Şeyh Ahmed Yasin’in son mektubundaki şu haykırışı, ümmetin aciz tavrını en açıklı şekilde ortaya koyuyor : “Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak? Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak? Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?”
Türkiye’nin kollarını bağladılar
Yüreğim yanıyor, çünkü Halepli Ahmed’in benim öz kardeşimden farkı yok, Fatma benim bacım, Ayşe benim annem. Halep’i ayakta tutamadık, elbette acı gerekçelerimiz var. Gezi, 17-25 Aralık darbe girişimi, Kobani iç savaş girişimi ve 15 Temmuz işgal girişimi sadece Türkiye’nin değil, tüm İslam âleminin seyrini değiştirdi. Türkiye’yi masadan kaldırmak istedi emperyalistler. Biz vatanı kurtarmaya çalışırken, onlar terörist dedikleri bebekleri vurdular, Türkiye hamle yapmasın diye PKK’yı, DAEŞ’i, FETÖ’yü saldılar, ekonomi kozlarını oynadılar, Halep’i yok etmek için bir başına bıraktırdılar. Biz en azından imanın en zayıf derecesi olan kalben buğuz ettik. Ama derman olamadık Halep’e.
Esed’çileri ne yapacağız?
Peki Halep’teki katliamları “Özgürleşme”, “Zafer” olarak manşetlerden duyuran sözde Müslüman Türkler’i ne yapacağız? Bence Esed kadar katiller, Rusya ve İran kadar caniler. Türkiye, İslam âleminin akıbetini değiştirmek isterken, bunlar Esed ile Hamaney ile iş tuttular, bizi bu yoldan çevirmek için AB, ABD ne diyorsa onu yaptı. Türkiye’nin bekasına ihanet ettiler. Hiçbiri de ceza almadı. Demokrasinin payitahtı olan ABD’de Barret Brown, JulianAssange, HalehTomas’ın akıbetleri ortada. Suçları devlet politikalarına karşı çıkmak, devletin çıkarlarına darbe vurmak. Türkiye’de bu Esed’çi katil zümresini cezalandıracak mekanizma neden yok? İşlenen uluslararası hukuka göre de insanlık suçu. Halep’i, bebeklerin gözlerini açmadan toprağa gömülmesini “Özgürlük” diye verenler yüzünden kaybettik. Şu dakikadan itibaren Türkiye’nin çıkarlarını, beka meselelerini hedef alan, insanlığın acılarına sevinen alçakların cezalandırılmasını talep ediyorum. Zira bu adımlar atılmazsa ne yürüyeceğimiz yol ne hedeflerimiz ne sarılacağımız mazlumlar kalır. Büyük Türkiye’den yanaysak, Büyük Türkiye’nin karşısında duranlarla iş tutanlara hesap sormalıyız…