Uzun zamandır “gönül meseleleri” bir şekilde buluyor beni ve bu konu üzerine bir şeyler karalayayım diye düşünüyordum. Mustafa Kutlu üstadımızın “Vatan Yahut İnternet” adlı deneme kitabından “Gönül” adlı yazısını okudum. Sonra bilgisayarın başına oturunca önce Orhan Hakalmaz’dan, sonra Mustafa Yıldızdoğan’dan “Gönül Gurbet Ele Varma” türküsünü arka arkaya dinleyince bunda bir mesaj var diyerek “gönül” meselesini ele almaya karar verdim.
“Gönül” kelimesi dilimizde o kadar yer etmiş ki bu kelimeyle kurulmuş o kadar deyim, kelimenin geçtiği o kadar atasözü var ki… Bir de yine bu kelimenin geçtiği türküleri, şiirleri derlesek çok iyi bir arşivimiz olur. Yerimiz el verdiğince gönül kelimesinin geçtiği deyim, atasözleri ve türkülerden örnekler verelim:
Bir şeyi sevip istemek, razı olmak anlamlarında gönlü olmak, sevilen kimseyi unutmamak anlamında gönlünden çıkarmamak, birini sever görünüp eğlenmek anlamında gönlü ile oynamak, birini razı ve hoşnut etmek anlamında gönlünü etmek, birinin dileğini yerine getirerek onu sevindirmek anlamında gönlünü hoş etmek, birine karşı güçlü sevgi duymak anlamında gönlü akmak, âşık olmak anlamında gönlü düşmek, gönül bağlamak, gönlünü kaptırmak veya gönül vermek, bir şeyin olmasını veya bir şey yapmayı istemek anlamında gönlünden geçirmek, birisi içinden gelip cömertlik yaptığında kendiliğinden vermek anlamında gönlünden kopmak, sevindirmek, kırılan bir kimseyi güzel bir davranışla hoşnut etmek anlamında gönlünü almak, birini çok üzecek bir davranışta bulunmak, gücendirmek anlamında gönül kırmak veya gönül yıkmak, gücenmek, alınmak, darılmak anlamında gönül koymak, önem vermemek, ilgisini kesmek anlamında gözden gönülden çıkarmak deyimlerini kullanırız. Bunlar, ilk anda akla gelenler, daha ne deyimler var!
Şunlar da içinde “gönül” geçen belli başlı atasözlerimiz:
Gönül bir sırça saraydır kırılırsa yapılmaz./Gönül ferman dinlemez./Gönül kimi severse güzel odur./Gönül kocamaz./Gönül verme evliye, eve gider unutur./Gönülden gönle yol vardır./Gönlün yazı var, kışı var./Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır ya baş… Bunlarla sınırlı değil tabii, daha fazlasını bulursunuz araştırınca…
“Ben sana uymazsam ağrımaz başım
Sayende gülecek yüzüm yok gönül
Nereyi yıkmadı benim gözyaşım
Nerede hıçkırık izin yok gönül.” diyor Cemal Safi, “Gönül” şiirinde…
“Yolumuz gurbete düştü
Hazin hazin ağlar gönül
Araya hasretlik girdi
Hazin hazin ağlar gönül” der bir türkümüzde…
“Gönül gurbet ele varma
Ya gelinir ya gelinmez
Her güzele gönül verme
Ya sevilir ya sevilmez” der yine bir şiirinde Karac’oğlan ve çok güzel bir türkümüzdür aynı zamanda…
“Çiçeklerle hoş geçin
Balı incitme gönül
Bir küçük meyve için
Dalı incitme gönül” demiş yine Bestami Yazgan…
“Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil” demiş Yunus Emre…
“Gönül vermek” denilince başka şeylerin, “gönül almak” denilince tek taş yüzük, pahalı hediyelerin anlaşıldığı bu zamanda “gönül adamı olabilmek” duasıyla… Görüldüğü gibi gönül önemli; gönül yıkmamalı, gönül yapmalı…
Bu şiirlerin tamamını okuyup türküleri dinleyiverin…
Selam ve dua ile…